İran - Esfahan ve Tahran

Esfahan


Şimdi paylaşacağım bu iki yazı, blogun konseptine hem çok uyuyor hem de iş amaçlı gittiğim için biraz farklılık arzediyor olacak. Zira 6 günde değil 3000, tam 6000 Kilometre gidip bir o kadar da geri gelmişim. Eda maalesef bu seyahatte yok. Zaten gördüklerimi ve size anlatacaklarımı da biraz vizörden gördüklerim şeklinde anlatacağım. Koşturmacalı bir set oldu kendisi. 

 

Yukarıdaki fotoğraflardan sol taraftakiler Kazakistan kıyafetleri olup sağ taraftaki daha usturuplu olanlar ise İran kıyafetleri oluyor. Biz çekim izinlerinin hepsini yetiştiremediğimizden biraz tedirgin olmuştuk giderken. Oradaki bağlantımız kalabalıkta çok dikkat çekmeyin diye uyarınca kostümü buna göre organize ettik. Gittiğimizde bunu ancak ekose gömlekle sağlayabileceğimizi ve İran'da turist olmanın yerel olmaktan daha avantajlı olduğunu öğrendik.







Burası Esfahan'a 183 kilometre uzaktaki Abyaneh Köyü. Köye, İran'ın Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı ile inceleme sıkıntısı yaşadığı Natanz Nükleer Enerji Santralinin yakınından geçerek gidiliyor. Biz geçerken güneş gözlüklerimizi taktık ne olur ne olmaz diye :) Unesco Kültür Mirası listesindeki bu köy kırmızı renkli kerpiç mimarisi ile ön plana çıkıyor. İran'lılar kendi memleketlerindeki bu köy gibi yerleri çok bilmiyorlar. Ben çekim için internetten araştırıp buldum, İran'daki bağlantımız ilk defa duymuş. Geniş bir manzarası var. Çok güzel gözüküyor gerçekten ama maalesef o fotoğraf için bir offroad aracına ihtiyacımız vardı. O yüzden biz çekemedik ama aşağıda fotoğrafını paylaşıyorum.





Akşamında ben tabii ki en yerel ne varsa donatın masayı diyerek tarzımı gösterdim. Bu yolculuktaki damak huysuzu arkadaşım Fırat ise oteldeki bisküviden yürümeyi tercih etti. Hava da bizi biraz yordu açıkçası, yemeğe gitmektense istirahat etmeyi tercih etmesi gayet doğaldı. 35 derece civarı sıcaklık 0 nem ile birleştiğinde nefes alırken o oksijenin burnunuzu yakmasını hissedebiliyorsunuz. Yukarıdaki yemeğin adı Gurme Sabzi. Kendine has sebzelerle birlikte kavrulmuş kuzu eti. Yağlı yemeği dengelemek için de yanında yağsız pilav servis ediyorlar. Ayranları biraz daha ekşi, çünkü farklı sütler karıştırıp yapıyorlar yoğurdu. Bir de burada da zeytin Avrupa'daki gibi akşam yemeklerinde yeniyor fakat kahvaltıda yenmiyor. Baya güldü oradaki arkadaşlar şunu kahvaltıda versenize diyince. 





Google'da Khaju Bridge diye arattığınızda en sondaki fotoğraf karşınıza çıkıyor ama Esfahan'a gittiğinizde karşılaştığınız manzara benim en son çektiğim fotoğraf maalesef. Burası İran'lıların Hayat Nehri diye adlandırdıkları Zayende Nehri. Bilinçsiz sulama, ileri görüşsüz baraj yapımları ve buna benzer nedenlerle kurumuş. İran'da genel olarak beceriksiz yönetim sisteminin buna benzer sonuçlar doğurduğunu görebilirsiniz. Bazen insan eğer Devrim olmasaydı bu medeniyetin ne düzeyde olabileceğini merak ediyor. 





Mesela yukarıdaki resimde Sanat Departmanı'nın Bilimsel Film Öğretim Enstütüsü isimli çok şey vaad eden ama hiç bir şey vermeyen bir devlet okulunu görebilirsiniz. Biraz George Orwel'in 1984 kitabındaki isimler gibi isimler ve içi boş kurumlar var İran'da. Aşağıda ise sabah 9'a kadar şehirde kahvaltı edecek yerlerin açılmaması yüzünden soluğu kahvecide almış ekibi görüyorsunuz. Espressosu, Lattesi, herşeyi var. Latte 7,23 TL. Esfahan'da fiyatlar bize göre gayet ucuz. Ortalama bir restoranda yemek 20-30 TL gibi. 5 TL'ye de var tabi yiyecek şeyler. Esfahan'ın Kapalı Çarşısından aldığımız 2 yerel Tşhirt için toplamda 50 TL ödedik. Sultanahmet'te ödeyeceğiniz fiyatı düşünüp karşılaştırın işte. Burada, Dünya'nın Tiananmen Meydanı'ndan sonraki en büyük ikinci meydanı olan Nakşi Cihan Meydanı'nı ve meydanı çepeçevre saran kapalı çarşısını çekip Esfahan'dan ayrıldık. 



Tahran'a doğru yola çıktık. Benzincideki bakkalda soğuk kahve bile buldum. İran'da üretilen ürünler çok ucuz ama ithal edilen ürünler pahalı. Soğuk kahve 7 lirayken kutu pepsi 2 lira örneğin. Evet bu arada Pepsi fabrikası var İran'da. Halk da en çok Kola ve Bira tüketiyor. Yanlış duymadınız bakkallarda, dinlenme tesislerinde, restoranlarda hatta otel minibarlarında en çok Bira var. Ama alkolsüz tabi ki. Sanırım bu alkol yasağının en büyük yansıması. Tadı bana göre hiçbir şeye benzemeyen alkolsüz birayı delicesine tüketiyorlar sırf bira içmiş gibi hissetmek için. 





Yukarıda Kashan kentindeki birkaç tarihi evden biri olan Tabatabaei Evi'ni görebilirsiniz. Çekim için 10 dakika geç kalmamıza rağmen yine de ihtiyacımız olanı çekebildik. Muhteşem bir yapı gerçekten. Böyle bir taş oyma sanatı çölün ortasında muazzam. Gün düşmesine rağmen inanılmaz sıcak bir hava vardı. 3. resimde de pavyon görünümlü full led camiyi görüyorsunuz. Biz çekindik çekim yaparken oradaki abiler özellikle bize ısrar ettiler fotoğraf çekmemiz için. Burada hemen size İran'da elimde kamera ile dolaşırsam ne olur sorusunun cevabını vermek istiyorum. Size yardımcı olmak için debelenen insanlarla karşılaşırsınız. En son resimde Fırat'ın elinde Gimbal'ıyla çekim yaptığını gören turistler ve görevliler etrafını açtılar mesela. 






Yol üzerinde Qom kenti dışında bir dinlenme tesisinde mola verdik. Arkadaşımız Saman " İran'ın heryeri çöl değil bak, biz deveye binmiyoruz" diyerek burayı da çekmemizi istedi. Aynı tepkiyi biz de Avrupa'lı ve Amerika'lılara veriyoruz dediğimde ise "ama siz gelişmiş bir ülke değil misiniz, sizi nasıl öyle sanarlar" diyerek şaşırdı. Yine de bir arkadaşlarının IMAX film izlemek için 1 sene para biriktirip 1 hafta sonu İstanbul'a gelmesini anlattığında elimizdekilerin değerini çok daha iyi anlamıştık. 





Öğle 2'deki uçağımız için 10:30'da otelden çıkmayı planladık. Özellikle İran'a gelmeden önce orada çektiğimiz görüntülerin silinebileceği, harddisk ile ülkeden çıkışa izin verilmeyeceği gibi bir çok söylenti duymuştuk. Bu yüzden havaaalanına erken gitmeye karar verdik. Hatta görüntüleri 4 farklı yere kopyaladık. SD kartlar ile ilgili de Narcos gibi dizilerden edindiğimiz çeşitli kaçakçılık yöntemlerini masaya koyduk fakat totomuz yemedi. (Siz anladınız onu:) Seyahat öncesi Tahran'ın bir tozunu attrımak için şöyle bir dolaşayım dedim ve tek başıma sabah 8'de otelden çıktım. Düzenli gözüken Tahran sokaklarında temel harita bilgilerimle kaybolacağımı sanmıyordum. Normalde gideceğim yerlerin Maps.me haritalarını indiririm fakat Tahran'da zamanım olacağını sanmıyordum o yüzden bunu atladım. 1 saatlik yürüyüş sonrasında otele geri dönmeye karar verdiğimde tüm sokaklar birbirine benzemeye başladı. 1 saat geri yürüdüğümde yanımda GPS'i çalışmayan, Türkçe Farsça çevirisinin yanlış olduğu aşikar bir cep telefonu, İngilizce ve Türkçe bilmeyen Tahran'lılar ve otelin kartı vardı.  Güç bela taksiciye oteli tarif edebildim. İran'da döviz bürolarında Türk Lirası değişimi yapabiliyorsunuz. Havaalanına gideceğimiz parayı TL'den çevirdim. Havaalanında çok az bir güvenlik kontrolünden geçip uçağımıza bindik. Türkiye'den olduğunuzu anladıklarında size çok iyi davranıyorlar. Böylece yolculuğumuzun İran ayağını tamamlayıp Kazakistan'a doğru yola çıkmış olduk.

Genel bir değerlendirme yapmam gerekirse eğer siz de şu vizesiz gezilebilecek ülkeler listelerine ara ara bakıp size hiç cazip gelmeyen yerlere sırf vizesiz diye gitmeyi düşünüyorsanız, atlayın Şiraz'a, Tebriz'e, İsfahan'a gidin. Kültür, medeniyet, gastronomi yani kısacası bir turistin ihtiyacı olan herşey İran'da var. Korkutulduğu gibi de değil üstelik. Ama İran'da cep telefonuyla bile fotoğraf çekince polisler geliyormuş diye bir hurafe var ya, ben neredeyse hiç polis görmedim İran'da. Alkol üzerine kafanızda bir soru işareti varsa da ya 1 hafta içmeyiverin ya da gitmeden kendinize yerel bir kaç arkadaş edinin, emin olun sizi kasabanın kaymakamı ve emniyet müdürüyle beraber bir üzüm bağının ortasındaki otantik bağ evinde iran kebapları ve şiraz şaraplarıyla karşılayacaklardır. 




       

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BELÇİKA-FRANSA 2023 7. Gün Brüksel

İtalya 10. Gün Floransa-Pisa-Livorno

BELÇİKA-FRANSA 2023 3. Gün Lille - Kortrijk - Oudenaarde