Dünya'nın farklı ülkelerinde bazen araba kiralayarak bazen farklı ulaşım araçlarıyla o ülkeyi baştan sona dolaşıp yaşadıklarımı yazıyorum. Benden sonraki gezginlere tüyolar veriyorum.
BELÇİKA-FRANSA 2023 1. ve 2. Günler Lille
Bağlantıyı al
Facebook
Twitter
Pinterest
E-posta
Diğer Uygulamalar
LİLLE
Bisiklet sporuna ilgi duymaya başladığımdan beri yerinde izlemek istediğim iki yarış var. Ronde van Vlaanderen ve Paris-Roubaix. Almanya'dan aldığım 90 günlük vize bana o senenin bu sene olduğunu düşündürüyordu. Her ne kadar yeni ev taşıdığım için mali durumum bu seyahate izin vermese de bir daha 41 yaşında olamayacağım gerçeği benim için itici güç oldu.
Eylül'de 700 TL'ye aldığım uçak biletleriyle 2 yarışı izlemek için yapacağım seyahatin arasındaki 1 haftayı da çok gezmek istediğim Paris'te değerlendirmeyi düşünüyordum. Ancak emeklilik yaşı protestoları ve grevler bu planımı suya düşürmeye yetti. Ben de 1 haftalık arada kuzey Fransa ve Flaman Belçika'sına yoğunlaştım.
Bisiklet odaklı bu gezimde yarış heyecanını daha çok hissetmek için yanıma yine katlanır bisikletimi aldım. Gidişte Pegasus görevlisini bunun normal bisiklet kadar yer kaplamadığına ikna edemediğim için ekstra 1200 TL ödedim. Dönüşte böyle bir ödeme istemedi ecnebiler. Lille şehrinde konaklayacağım için Belçika'nın Charleroi Havaalanı en makul lokasyondu. Buradan Lille'e direkt otobüs hizmeti var. Flibco. Charleroi küçük bir havaalanı. Katlanır bisikletimi iyi ki çok iyi paketlemişim de zarar görmemiş. Büyük bagaj alanına fırlatmışlardı ben pasaport kontrolünden geçene kadar.
Yukarıda Belçika'nın bana verdiği hoşgeldin armağanını donmuş bir suratla anlattığım videoyu izleyebilirsiniz. İlk günle ilgili soğuk ve yağmur dışında daha fazla anlatacak bir şeyim yok. İlk yarışın olduğu Belçika tarafında kalacak yer bulamadığım için Lille'de bir Airbnb kiraladım. Eski, kocaman bir konaktı. Aşağıda fotoğrafını gördüğünüz sokaktaki sıcacık evde günün yorgunluğunu attım.
İkinci gün Lille'de yapılacaklar listemi tamamlayıp Belçika tarafına taşınmayı planlıyordum. 31,5 Euro'ya 48 Saat geçerli Lille City Pass alarak hem toplu ulaşımı bedavaya getirdim hem de müzelere bedava girdim.
Her yurtdışı seyahatinde ilk yaptığım şeyi yaparak en yakın markete gidip fiyat araştırması yaptım :)
Yine klasik Avrupa seyahati fotoğraflarının olmazsa olmazı Lille Notre Dame de la Treille Katedraline girip iki kare fotoğraf çekip çıktım. Burada beni şaşırtan bu kilisenin içinde çocuklar için oyun alanları gibi yerler olmasıydı.
Palais des Beaux Arts, bu turdaki ilk müzem oldu. Nam-ı diğer güzel sanatlar müzesi. Müzede bazı dijital enstelasyonlar çok yaratıcıydı. Bahçeli'nin sesinden "bizim neden yok" dedim.
Müzenin bodrum katında hayatımda hiç görmediğim bambaşka bir sergiyle karşılaştım. Louis XIV'in çevre şehirlerin maketlerini hem stratejik hem de estetik olarak yaptırması sayesinde bugüne gelmiş muazzam bir sergiyi sizinle de paylaşmak isterim.
Rubens'in İsa'nın çarmıhtan indirilişi tablosu müzedeki en güzel tabloydu kanımca. Dakikalarca bakakaldım. Müzenin bir köşesinde bir tablonun reprodüksiyonunu yapan bir ressamla karşılaştım. Abla etrafında resimlere bakanlara aldırmadan tablonun aynısını tuale işliyordu.
Müzede ilgimi çeken başka eserler de vardı ancak ilk gün heyecanıyla zaman kaybetmeden daha fazla şey görmek için 2 saatte gezimi bitirdim.
Yurtdışı seyahatlerimde mecbur kalmadıkça roomingi açmıyorum. Bu gezinin ikinci bölümünde bir taraftan iş yetiştirmeye çalıştığım için telefonum açıktı ama bu yazdığım gün açmayı tercih etmedim. O yüzden wifi'si güzel bir restoran bulup italyan pizzamı ve bir kadeh öğlen chardonnay'imi yuvarladım.
Soğuk ve yağmurlu hava keyifli Lille günümü mahvetti. Yüzüme kırbaç gibi vuran rüzgar da cabasıydı. Grand Place denilen Lille'in en büyük meydanında bir de emeklilik yaşı protestolarıyla karşılaştım. Helal kardeşlerim, 60 yaşından sonra çalışılır mıymış. İnsan hayata çalışmak için değil yaşamak için gelir. Sömürü düzenine hayır. Teşekkürler.
İkinci fotoğraftaki bina La Vieille Bourse isimli eski borsa binası. Günümüzde bahçesinde sahafların yer aldığı, halka açık bir yer halini almış.
Havaya daha fazla muhalefet edemediğimden lille city passle bedava olan şehir turu otobüsüne rezervasyon yaptırdım. Madem yürüyemiyorum bari otobüs içinde gezineyim dedim. Lille çok büyük bir şehir değil. Bu tur sayesinde şehrin neredeyse her yerini gördüm. Şehir özellikle son yıllarda Gare Europe'un açılmasıyla Fransa'nın kuzeyinin önemli bir ulaşım merkezi haline gelmiş. Planlama olarak da eski kenti çoğu Avrupa şehrinde olduğu gibi muhafaza etmenin yanı sıra şehrin yine merkezine yeni ve modern binalar dikerek yeni ve eskiyi harmanlamışlar. İklimi dışında gayet güzel bir şehir Lille. Bir de Dünya'nın ilk tam otomatik metrosunu faaliyete geçirmişler. Bu kısmı diğer bir günün yazısında irdeleyeceğim.
Lille barlarıyla da ünlü bir şehir. La Capsule isimli craft bira barı en ünlü yerlerden biriydi. Akşamında bir kaç bira tatmak için oraya gittim. Ancak inanılmaz kalabalıktı ve yer yoktu. O soğukta kapıda beklemeye değmeyeceğine inandım ve başka yerlere bakmaya başladım. İçinde onlarca çeşit bira servis edilen bir bar bulmak çok zor olmadı. Manchester City maçı izleyerek geçirdiğim bir Cumartesi akşamüstüne ev sahipliği yapan bu otantik barı çok sevdim. En alttaki resimde gördüğünüz bira tadım sunumu. Ben isteyemedim tabi yamulurum diye. Yan masadan rica edip fotoğraflarını çektim.
Gecenin bundan sonrası çok komik. Öncelikle başka barlarda neler var diye Lille sokaklarında dolaşmaya başladım. Kendime biraz daha tenha bir bar buldum. Bir grup gençle dart oynayıp farklı biralar tatmaya devam ettim. Kafam güzel olmadan eve yaklaşmak istediğim için şehrin biraz dışındaki airbnb evime yakın bir bar buldum. Otobüse atlayıp oraya gittim.
La Friche Gourmande isimli bu mekan eski bir fabrikadan çevrilmiş. İçinde 4-5 kişi oturup arkadaşlarınızla vakit geçirebileceğiniz domelar var. Bir de yukarıdaki videoda görebileceğiniz daha büyük alanlar var. Ben sorgusuz sualsiz bardan biramı alıp içeriye girdim. Baktım insanlar müzik yapıp muhabbet ediyor. Kendi halimde bir köşeye geçip takılmaya başladım. 15-20 dakika sonra yaşlı bir teyze yanaşıp bunun bir düğün yemeği olduğunu ve aile arasında olduğunu söyledi. Biraz utandım. Yine de kalıp eğlenebileceğimi söyledi. Herkesin birbirini tanımasından anlamalıydım aslında. Biram bitene kadar durup sonra oradan ayrıldım. Yağmur asla dinmedi gece boyu. Ben de bir sonraki gün yaşayacağım maceraya dinç uyanabilmek için daha fazla dışarıda zaman geçirmeden evimin yolunu tuttum.
Brüksel Kıştan yeni çıkmaya çalışan, soğuk, kasvetli Belçika'ya özellikle bu mevsimde gelişimin iki nedeninden biri olan Paris-Roubaix bisiklet yarışına daha 2 gün vardı ve ben Avrupa'nın göbeğindeki bu erken uyuyan soğuk şehirden sıkılmıştım. Bir taraftan da ya çok ağır bir grip ya da covid geçiriyordum ama biz fani Türk'lerin ayda yılda bir yakalayabildiği vize fırsatına bu çok da üzerinde durulmayacak yarı ölüm deneyimiyle gölge düşüremezdim. Bu sebeple sabah 9 gibi bence bir turist için çok da erken olmayan bir saatte yine yollara düştüm. Beni bilen bilir, opera binası gezmek için sabah 7'ye saat kurmuşluğum vardır. Daha önce gezdiğim yerleri gezmek huyum değildir ama bugün için elimde daha önce gördüğüm 3 seçenek vardı. Güzeller güzeli Brugge, Jan van Eyck'e aşık olmamı sağlayan şehir Gent ve en fazla müze opsiyonu olan başkent Brüksel. Ben tren saatlerine de bakınca Brüksel'i tercih ettim. Brugge'de yapılacakları yapmıştım zaten. Gent de bu soğukta ç
Floransa Sabah uyanıp çok sevdiğimiz Floransa'nın ayrıntılı gezmesini bir sonraki sefere bırakarak otelimizden ayrıldık. Geceden bavuldaki uyku tulumu gibi gereksiz fazlalıkları atarak kıyafetlerimizi sırt çantalarımıza doldurduk. Böylece bavulu Chianti 'lerle doldurabilecektik. Yurtdışına çıkan çoğu insanın heyecan duyduğu şey Freeshoplar. Biz burada fark ettik ki vergiler bizde çok yüksek olduğu için Freeshoplar sadece bizim insanımızda bu heyecanı uyandırıyor. Çünkü burada süpermarketler Freeshoplardan kesinlikle daha ucuz. Bu yüzden de Pisa'ya geçmeden önce hazır arabamız da varken alışveriş yapalım dedik. Alışveriş merkezleri genelde şehir dışlarında ve eski. Burayı gezerken bizim yaşadığımız bu inşaat çılgınlığını 20 sene önce yaşamış olmalılar diye düşündük. İtalya'da alışveriş ve market sistemi değişik gerçekten. Şöyle ki şehrin göbeğinde özellikle turistik bölgede süpermarket kesinlikle yok. En fazla küçük büfeler var ve küçük şişe su 1-1,5 €. Hemen ş
Lille 2 Nisan 2023 günü Kortrijk'e çıktım. Lille'den Belçika'nın bu orta büyüklükteki kentine 2 saatte bir tren seferi var. Valizimi akşam kalacağım Airbnb'ye bıraktım ve yola çıkma nedenim olan yarışlardan ilkini seyretmek için yola koyuldum. Muazzam bir rüzgar ve soğukla, ara ara çiseleyen yağmurla ve Pazar günü olması hasebiyle kapalı dükkanlarla mücadele ede ede yarışın en önemli yokuşu olan Oude Kwaremont'a ulaştım. Yokuşa ve önemine gelmeden önce size nasıl bir yoldan gittiğimi anlatayım. Biraz da yarıştan bahsedip okuyuculara genel kültür aşılayayım isterim. Öncelikle Ronde van Vlaanderen nedir? Flanders turu olarak Türkçe'ye çevirebileceğimiz, ilki 1913 yılında Belçika'nın diğer halkı Wallon'ların düzenlediği Liege-Bastogne-Liege yarışına rakip olarak yapılmaya başlanan Flaman bayramıdır. Bu sene Brugge'den başlayan yarış toplamda 273 kilometre sürdü ve Oudenaarde kentinde sona erdi. Bu yarışı diğerlerinden ayıran özellik ise aşağıda payla
Yorumlar
Yorum Gönder