Güneydoğu Asya Yolculuk Günü



Almaty


"Temmuz'da "Almanya Acı Vatan" maceralarıyla görüşmek üzere..." diyerek bitirdiğim son yazının üzerinden ne çok gün ve olay geçmiş. Ekim 2016 ve ben yine 13 günlük 5 ülkeyi barındıran, koşturmalı, dinlenmeli, bisiklete binmeli bir 3000 kilometre ile karşınızdayım. 




Brugge'ün üzerine neden Almaty tatlı çocuk dediğinizi duyar gibiyim. Nedeni tamamen duygusal. Air Astana, Güneydoğu Asya'ya yapacağınız yolculuk için size çok uygun fiyatlar sunabiliyor. THY direk Bangkok uçuşu 4000 TL iken biz Asya'nın yükselen yıldızıyla 2900 TL'ye uçtuk. Bir de üzerine bir şehir daha ekledik dünya haritamıza.



Tatlış havayolu şirketimiz bize bir uzun uçuş seti verdi. Özellikle uyku maskesini iletişim aracı olarak kullanmaları da on numara hareket. Bu neden önemli uçuşun ilk saatinde anlıyorsunuz. Ablalar sürekli darlıyor sizi bişey iç, bişeyler ye, yok kraker verelim, yok içki için gibilerinden. Dağıttıkları üzerinden prim alıyorlar galiba.

Efenim programımız bizi sabah 7'de Almaty'da inip gece 11'de uçağa binmeye göre hazırladığı için bozkırın tezenesine doğru belediye otobüsü ile yola çıkıyoruz.



Burada hava alanı baya uzak. Taksi sistemi ise biraz sivil inisiyatif şeklinde. Yani arabası olan el kaldırana duruyor. Biz burayı sıçrama tahtası olarak kullandığımızdan çok para harcamak istemiyoruz. Zamanımız da bol. İki kişi 80 Tenge ödedik. 1 TL 110 Tenge yapıyor.



Almaty düz, yeşil, geniş yolları olan bir şehir. Yazın göbeğinde baya sıcak oluyor zira saat 12 olduğunda güneş acımasız davranıyor insana.


Şehirde pek bi şey yok. Bol bol park var. Bu simge anıt Cumhuriyet meydanında. Yolları çok geniş. Şehir kurulurken bir düzlük olduğu o kadar belli oluyor ki tasarlayan abi eline cetveli kalemi alıp, "şuralar yol olsun" demiş. Karşıdan karşıya geçmek 1-1 buçuk dakika sürüyor resmen. Ama şoförler Avrupa'daki gibi saygılı.  


Burada ilginç çok az şey var gerçekten. En dikkatimizi çeken şey ise inşaat sektöründe Türkiye'nin hakimiyeti ve Migros'un Rusçası Ramstore oldu. 








Gördüğünüz üzere raflar bizim marketler gibi. Gurbette en çok özlediğiniz şey sorularına Kazakistan'dan geldiğinizde çok cevap veremezsiniz çünkü her şey var neredeyse. Ayrıca burası da vatandaşının ayık gezmemesini amaçlayan, biranın sudan daha ucuz olduğu memleketlerden bir tanesi.


Diriliş Ertuğrul, buradaki bir tv kanalında yayınlanıyor. Reklamı da Migros'larda. Bana biraz propaganda gibi geldi. Özellikle Putin'in Devlet başkanı Nazarbayev'i "Daha önce hiçbir devlet kurulmamış topraklarda bir devlet kurdu" diye övmesi üzerine Kazaklar bu açıklamanın tarihlerini aşağılama anlamına geldiğini düşündüler. Bu yüzden kendi "Game Of Thrones"larını çekene kadar bizimkiyle idare ediyorlar. Şehri dolaşırken de fark ediyorsunuz ki burjuva kesim ruslar (Ne ironiktir ki) fakir halk kazaklar şeklinde bir demografik yapı var.




Moskova metrosu örnek alınarak yapılmış küçük bir metro sistemi var. Görsel olarak güzel olsa da bu şehir için biraz gereksiz. Özellikle başkent Almaty, Çin'e çok yakın olduğu için Astana'ya kaydırıldıktan sonra bunun gibi bazı yatırımlar manasız kalmış. Yine de ülkenin en gelişmiş şehri.

                      




Burası şehir merkezinin tek turistik yeri Zenkov Katedrali . Zaten Tripadvisor'a girip Almaty'de gezilecek yerlere baktığınızda hep şehrin sırtını yasladığı dağlardaki muhteşem göller çıkıyor.


Prensipte üst üste 2 gece yolculuğu yapmak hem konaklama maliyeti olarak hem de günü kullanma olarak çok mantıklı görünüyordu. İşte, iki gezi arasına bir buçuk yıl alırsan ne kadar yorucu olabileceğini böyle unutuyorsun. Eda, Maslow'un ihtiyaçlar hiyerarşisinin hakkını verirken ben pörtlek gözlerle yukarıdaki katedrali gezdim.


Tripadvisor abimizin bize tavsiye ettiği restoranları ararken kendimizi tahtakalede bulduk. Buranın çıkışında da Değirmen restoran bizi karşıladı. Henüz Türkiye'deki yemekleri özlememişken yoğurtlu mantı gömmüş olmak benim maceracı ruhuma ters olsa da lezzet konusunda abiler baya başarılıydı. Bir de ingilizce bilmiyor size servis yapanlar ama panik yapmayın Türkçe öğrenmişler. Anlıyorlar söylediğinizi.





Burası da Almaty'nın istiklal caddesi. Hala uçağımıza oldukça fazla zamanımız olduğundan "burada bulunan sinemada filme mi girsek acaba" diye düşündük. Fakat filmler rusça ya da rusça altyazılıydı.



Almaty'yi gezerken iki şey dikkatimi çekti. Her ne kadar eski bir SSCB ülkesi olsada, Kazakistan kendini daha batılı olarak tanımlamaya çalışan bir yer. Bunu aşağıdaki fotoğraflardan görebilirsiniz. Şehirde Belçika ve Hollanda'da olduğu gibi heryerde bisiklet yolları var. Toplu ulaşım ve geri dönüşüm teşvik ediliyor. Ülkenin milli bir spor klübü var. Astana Presidentail Sports Club'ın tüm giderleri devlet tarafından karşılanıyor. Astana FC, Uefa Avrupa liginde mücadele ediyor ve 7 saatlik uçuşun ardından oynanan maçlarda İngiliz takımlarına kök söktürüyor. Astana Pro Team ise Nibali'li Aru'lu kadrosuyla UCİ World Tour'un en güçlü ekiplerinden.





Kazakistan, bizim kadar gelişmiş olmasa da ekonomik olarak bizden daha iyi bir yerde. Petrol ve doğalgaz'ın bunda büyük payı var tabi. Kişi başına düşen GSMH 10500$ seviyesinde, işsizlik %4,1. Peki yaşanacak cennet vatan mı? Kesinlikle değil. Genel olarak gezinin tamamının ana fikri "tuvalet kağıdı ve kağıt havlu kalitesi, ülkenin gelişmişlik oranı ile doğru orantılıdır" olacak. Gelecek yazılarda göreceksiniz.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BELÇİKA-FRANSA 2023 7. Gün Brüksel

İtalya 10. Gün Floransa-Pisa-Livorno

BELÇİKA-FRANSA 2023 3. Gün Lille - Kortrijk - Oudenaarde