Güneydoğu Asya 7. Gün Singapur

Singapur



Normalde böyle olan bir şehir uyandığımızda böyleydi;



Bunun nedeni ise sizin şu alttakini fazlaca tüketmeniz.



Yine tüketim toplumu eleştirisi, kapitalizm, çevresel felaketler, küresel ısınma konulu bir gezi yazısında daha karşınızdayım sevgili okurlar. Hayatımda gördüğüm en güzel şehir sıralamasının ilk üçüne, Floransa ve Brugge ile birlikte girmeyi başaran Singapur'da maalesef sokağa attığımız ilk adımda bizi karşılayan manzara ikinci resimdeki gibiydi. Bu şehirde biraz daha kalabilmek için sabah kalkınca otelimizi bir gece daha uzattık. O pozitif enerji ve heyecanla dışarı bir çıktık ki her yer toz duman. Kesif bir is kokusu havaya sinmiş. Yakınlarda bir yer yanıyor olmalı diye düşündük hemen. İşin enteresan kısmı ise yerel halkın bu durumu bizim kadar dert etmiyor olmasıydı. Plana göre atladık metroya, Singapore Sport Center içindeki Shimano World'e doğru yola koyulduk. Sport Center'daki gençlere sorduğumuzda bu dumanın Endonezya - Sumatra'daki çiftçilerin yağmur ormanlarını, sırf palm yağı üretmek için yakmalarından kaynaklandığını öğrendik. Dünya üzerinde kalan üç doğal yağmur ormanı var. Amazon, Kenya havzası ve Güneydoğu Asya. Endonezyalı çiftçiler dünyanın yüksek palm yağı talebi doğrultusunda kısa sürede üretim yapabilmek için ormanları yakıyor. Şu aşaadakileri yidiğiniz için evet.



Mevzuyu anlamak için ahanda filmi burda;


"Şimdi bu kadar duyar kasıyorsun da sen yemiyo musun" laflarını içinizden geçirdiğinizi biliyorum. Bakın ben 82 Adapazarı doğumluyum ve çöplerimi organik, geri dönüştürülebilir ve cam olarak ayırıyorum. Food Inc. belgeselini izlediğimden beri glikoz şurubu içeren hiç bir şeyi tüketmemeye çalışıyorum. Amerigalıların bi lafı var "No offence" yani "Kimse Kusura Bakmasın" diye, isteyince oluyor.


 


Günün sonunda genel hatları ile özetleyeceğim bu şehrin nesini sevdiğimizi ama kısaca bir ön izlenim vereyim. Bakın burası sıradan bir metro istasyonu olması gerekirken şehrin tüm stad ve salonlarının toplandığı bölüme geldiği için sporla iç içe bir sanat eseri şeklinde yapılmış. 






Shimano World bir bisiklet müzesi. Ben aslında buranın aynı zamanda bir mağaza olduğunu da sanıyordum ama bariz müzeymiş. İçeride bisikletin teknolojik olarak yıllar içindeki gelişimini görüp, her parçanın nasıl çalıştığını tecrübe edebiliyorsunuz. Burada bazı efsane isimlerin bisikletleri de sergileniyor.





Singapur'un tam 4 tane resmi dili var. Tüm devlet kurumlarında İngilizce, Çince, Tamilce ve Malayca kullanılıyor. Haliyle metrolarda da tüm uyarılar ve durak anonsları 4 dilde yapılıyor. Durum böyle olunca her duraktan kalkarken başlıyor anonslar, diğer durağa gelince bitiyor. 







Günün ikinci gezisini Hint mahallesine yapıyoruz. Burası o modern yüksek gökdelenli, teknolojik şehrin ortasında bir getto gibi duruyor. Şehirde, sadece burada "geceleri içip içip dağıtmak yassak" tabelası gördük. Yaşamın genel olarak pahalı olduğu Singapur'da içki ve sigaraya ekstra bir fiyatlama yapmışlar, kullanımı düşürmek için. Peki bu Eda'nın çıtlatmalı malboro tutkusunun önüne geçer mi sandınız?





Buradaki meyve sebze de bir değişik. Pattaya bölümünde bir ısırık alıp çöpe attığımız egzotik meyvelerden sonra domates, salatalık görünce bir resimlerini çekmek istedim. Yalnız şöyle bir sıkıntı var. Domatesi artık yeşilken mi topluyorlarsa, hem tadı yok hem de renkleri sarı ile beyaz arası. Bazı coğrafyalarda bazı sebzelere ısrar etmemek gerekiyor bence. Biz Adapazarı'na ananas ekiyoz mu? Olmuyosa zorlama. 



Singapur günümüz çok dolu geçtiği için iftiharla söylemeliyim ki henüz günün yarısına geldik. Burada gördüğümüz her şey bizi şaşırtıp heyecanlandırdığı için de kısaltmaya uğraşmayacağım. Misal yukarıdaki selfdriving vehicle. Yazıyı kısaltmayacağım ama ikiye böleceğim ki rahat okunsun. Singapur'da bir gün bir yazıya sığmıyor zira. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BELÇİKA-FRANSA 2023 7. Gün Brüksel

İtalya 10. Gün Floransa-Pisa-Livorno

BELÇİKA-FRANSA 2023 3. Gün Lille - Kortrijk - Oudenaarde