Almanya 2022 12. Gün Bonn - Brühl - Köln

 BONN

Brühl

Köln'deki arkadaşlarıma doğru gideceğim günün sabahında, dolu dolu müze gezeceğim programıma, Bad Breising isimli küçük kasabada başladım. İlk işim Bonn'daki Haus-der-Geschichte müzesini ziyaret etmek oldu. Gezeceğim yer, Federal Almanya tarihini, Demokratik (Doğu) Almanya tarihiyle harmanlayıp biraz Amerikan perspektifinden bakarak anlatan bir tarih müzesi. Böyle olması da çok şaşırtıcı olmasa gerek, zira Bonn yıllarca Federal Almanya'nın başkentliğini yapmış bir şehir. Duvarın yıkılmasından sonra başkentin Berlin'e taşınması bu şehri soğuk devlet binalarıyla baş başa bırakmış. O binalar da şimdilerde Birleşmiş Milletler gibi uluslararası organizasyonlar ve çeşitli müzelere ev sahipliği yapıyor. 


Müzenin önündeki bisiklet parkına, bu şehrin eski başkent oluşunun verdiği güvenlik hissine dayanarak çantamla birlikte bisikletimi bağladım. Almanya'da geçirdiğim 12 gün, bir çakı darbesinin kalan yolculuğumun mahvına sebep olabileceğini düşünmemeyi bana öğretti. Belki de bana denk gelmedi. 

Haus der Geschichte

Komünist Manifesto

Haus der Geschichte

Müze Federal Almanya Cumhuriyeti Müzesi olarak geçiyor. Kronolojik bir yerleşimi var. Gerçekten çok büyük bir müze. En az 3-4 saat geçirilmesi gerekiyor hakkını vererek gezmek için. Ben 2 saatimi vermişim. Müzeyi profesyonel kameralarla çekmenize izin vermiyorlar ama cep telefonu serbest. Artık telefonlar da bir hayli kaliteli olduğundan bir eksiklik hissetmedim. 
Müze, 2. Dünya savaşı dönemiyle başlıyor ve belli tarih aralıklarında doğuda ve batıda neler olduğunu karşılıklı duvarlarda size anlatıyor. Sergilenen bir çok obje ya da enstalasyonda da bir etkileşim var. Böyle aktif olduğunuz müzeleri çok seviyorum. Bir çekmecenin içinden bir ekran çıkıyor ve çekmeceyi açtığınızda bir video oynamaya başlıyor.  

Haus der Geschichte

Haus der Geschichte

Küçük bir sinema salonunda dönemin propaganda filmleri bile yer alıyor. Müzeyi gezerken müzenin isminden de anlaşılacağı üzere yanlı bir tarih anlatısıyla karşı karşıya olduğunuzu hissediyorsunuz. Federal Almanya'nın ne kadar demokratik olduğunu, buna karşın Doğu Almanya'nın çok karanlık olduğunu anlatan klasik batı anlatısı bu müzede de karşımıza çıkıyor. Adeta bir Amerikan filminin içinde dolaşmak gibi. 

Haus der Geschichte

Haus der Geschichte

Gastarbeiter

Gastarbeiter

Alman mühendisliğinin, teknolojisinin övüldüğü son bölümlerde bir de Gastarbeiter'lar için küçük bir bölüm eklenmiş. Gastarbeiter, bilmeyenler için misafir işçi anlamına gelen, bizim Alamancı diye tabir ettiğimiz, en büyük çoğunluğunu da Türkiye'den gelenlerin oluşturduğu topluluğa verilen isim. Almanya ekonomisini önemli ölçüde etkileyen bu toplumsal olgunun Almanya tarihi müzesinde sadece bir duvar işgal etmesi de müzenin küratörlerinin bakış açısını ziyadesiyle anlatıyor. 

Haus der Geschichte

Haus der Geschichte

Haus der Geschichte

 Müze, çatı katındaki uzay çalışmaları bölümüyle bitiyor. Benim için, çok öğretici, çok keyifli ama bir o kadar da yorucu bir müzeydi. Her enstalasyonun önünde durup bir mekanizma çalıştırmak, izlemek, dinlemek müzeye çok zaman ayırmayı gerektiriyor. Bu şehirde ya da yakınlarda yaşasaydım bu geziyi büyük ihtimalle bir kaç güne yayardım. Ancak önümde daha yüzlerce kilometrelik bir yol ve Dünya Kültür Mirası'ndan eserler vardı. O yüzden de Bonn'dan hızlıca ayrıldım. Eğer fotoğraflar ilgiliniz çektiyse, müzede çektiğim videolarla hazırladığım 1 dakikalık vlogu da aşağıda izleyebilirsiniz. 



Bonn'dan Brühl isimli kasabaya doğru hareket etmek için tren istasyonuna geri döndüm. Size yukarıda bir küçük "refah şov" göstermek isterim. Akşamcısı bile Ballantines'le takılıyor memlekette. 

Brühl Schloss

Augustusburg Palace

Augustusburg Palace

Augustusburg Palace

Sıradaki durağım Bonn ve Köln şehirleri arasında, yine Ren Nehri yakınındaki Brühl şehriydi. Brühl'deki Augustusburg ve Falkenlust sarayları Unesco Dünya Kültür Mirası listesinde. Erken dönem Rokoko üslübu olarak nitelenen bir mimari tarzları var bu yapıların. 

Augustusburg Palace

Augustusburg Palace

Aşırı işlemeli duvar süsleri, tavandaki freskler, altın işlemeli figürlerle burası şaşanın üst seviyede olduğu bir yapı. Zaten 1984 yılına kadar Federal Alman başbakanları burasını yabancı konuklara resepsiyon vermek için kullanmışlar. Müze,  iki bina ve aralarındaki bahçeden oluşuyor. İsterseniz, sadece Augustusburg Sarayı'nın turuna da bilet alabiliyorsunuz. Falkenlust isimli diğer bina av köşkü ve ana binadan yaklaşık bir buçuk kilometre uzakta. Ziyaretçiler genelde bu iki bina arasını yürümeyi tercih ediyorlar ama benim yanımda gizli gücüm olduğundan aradaki bahçeyi hızlıca geçebildim. 

Augustusburg Palace

Augustusburg Palace

Mutfakla yan yana düzenlenmiş bu yemek odası bana rahmetli annemin "mutfağı tavana kadar fayans döşemek lazım, yağı, pisi daha rahat silinir" lafını hatırlattı. Bu abiler de zamanında badanadan usanmış olacaklar ki tavana kadar fayans döşemişler odayı. Tabi bizim Adapazarı'ndaki evin mutfağında Namık Usta'nın kullandığı kalebodurlarla buradakiler arasında bir küçük estetik farkı olduğu su götürmez bir gerçek. Bunlar tek tek elle boyanmış fayanslarmış. Müzenin hediyelik eşya mağazasından replikalarını almak mümkün. 

Augustusburg Palace


Augustusburg Palace

Yukarıda tükenmişlik sendromlu bir surat görüyorsunuz. Sarayın yakınlarında yiyecek içecek bulabileceğiniz tek bir kafe vardı. O da çok turistik gözüküyordu. Parasal olarak çekindim girmeye.  Hiçbir şey yemeden burayı da gezince, sıcağın alnında biraz yorulmuş olabilirim. 
Böyle simetrik saray bahçelerinin hastasıyım. Daha önce İtalya seyahatimde Caserta Sarayı'nın buna benzer bir bahçesini gezme fırsatım olmuştu. O, devasa bir saraydı. Burası ona göre küçük kalıyor ama yine de estetik açıdan başarılı. 


Yukarıda bahsettiğim gizli gücüm olan bisikletime atlayıp av köşkünün yolunu tuttum. Bu yolda bana enteresan gelen şey yukarıda gördüğünüz çift sıra ağaçların olduğu iki sarayı birbirine bağlayan anıtsal patikanın tam ortasından bir belediye yolu geçirip bu kesintisiz tarihi bahçeyi ikiye bölmüş olmaları oldu. Ülkenin ne kadar modern, tarihe kültüre saygılı olması fark etmiyor demek ki. Konu ticari olunca kimse tarihi miras falan sallamıyor diye düşündüm. 

Falkenlust Palace

Falkenlust Palace

Falkenlust Palace

Falkenlust Palace

Falkenlust küçük bir bina. Ama içinde pek çok farklı temada süslenmiş küçük oda bulunuyor. Çin odası 19. YY Avrupa Sarayları'nda sıklıkla karşımıza çıkan bir dekorasyon öğesi. Burada duvarları siyah üstüne altın yaldızlı boyamaları ilgi çekici olmuş. Duvar resimleri de bu sayede birer Ukiyo-e tablosuna dönüşmüş. 

Falkenlust Palace

Falkenlust Palace

Falkenlust Palace

Falkenlust Palace

Falkenlust, şahincilik anlamına geliyor. Bu av köşkünün duvarlarında da pek çok şahin resmi var. Köşkün içinde bir de çok etkileyici aynalı oda var. Bir kaç resmini çektim ama kendimi görmeden açı bulmakta oldukça zorlandım. Halbuki görüneydim ne olacaktı ki? Sonuçta turistlerin bir kısmı kendilerini çekmeye geziyorlar. Bende nedense gezi fotoğraflarına girmeme dürtüsü var. Sanki bir sanat eserini bozuyormuşum gibi geliyor. Bunun mesleki deformasyon olduğunu düşünmeyi sürdürmek istiyorum zira öteki türlüsü kendimi görmeye katlanamadığım bir çıkarıma beni sürüklüyor. 


Wifisiyle meşhur Brühl kasaba merkezinde bir restorana oturup açlıktan isyan eden midemi susturmak için yukarıdaki şnitzeli söyledim. 16,5 Euro tutan şu menü bu şehrin ne kadar turistik olduğunun da göstergesi. 

Köln Katedrali
 
Köln Katedrali

Köln Katedrali

Brühl'den trene binip sonunda Köln'e ulaştım. Tren istasyonundan indiğim gibi karşıma hayatımda gördüğüm en etkileyici yapılardan biri olan Köln Katedrali çıktı. Aslında arkadaşlarımın evine gitmek için söz vermiştim ancak garın hemen dibindeki bu yapıya şöyle bir bakış atmadan yola koyulmak istemedim. Daha önce gördüklerimle karşılaştırırsam eğer sanırım Duomo di Milano'yla yarışır heybette bu yapı. 
Katedralin hemen önündeki meydanda farklı ülkelerden azınlıklar için para toplayan birilerini gördüm. Her topluluk için kendi bayrakları yere çizilmiş. Gelip geçenler bayrakların üstüne bozuk para atıyorlar. En büyük 3 bayrak Ukrayna, Afganistan ve Kürdistan bayraklarıydı. Bu dilenme operasyonunu da bir Türk'ün yönettiğine yemin edebilirim ama ispatlayamam. Bu argümanımı destekleyen tek done çizimlerin başında duran adamın sırt çantasına asılı bir Türk Bayrağı olmasıydı. 


Günün sonunda Köln şehir merkezine yarım saat uzaklıktaki Dormagen'de yaşayan arkadaşlarım Irina ve Erik'in huzurlu evlerine ulaştım. Bana bir önceki hafta sonu gezmek için gittikleri Prag'dan iki farklı bira getirmişler. Bu konuda gustosu olan biri olarak biliniyor olmak göğsümü kabarttı. Onları nereden tanıdığımı bir sonraki günün yazısında ayrıntılı bir şekilde ele alayım. Bugünlük bu kadar.

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BELÇİKA-FRANSA 2023 7. Gün Brüksel

İtalya 10. Gün Floransa-Pisa-Livorno

BELÇİKA-FRANSA 2023 3. Gün Lille - Kortrijk - Oudenaarde