Almanya 2022 10. Gün Bingen-Bacharach-St.Goar-Boppard-Koblenz

 Bingen am Rhein

Boppard

Almanya gezimin beni en çok heyecanlandıran kısmına gelmiştim. Yola çıkmadan önce acaba özgürlüğümü kısıtlayacak bir yük mü yoksa aksine bana özgürlük sağlayacak bir vasıta mı olduğuna tam anlamıyla karar veremediğim katlanır bisikletimle yolculuğumun onuncu gününde, Ren Vadisini geçecektim. Bugüne gelene kadar tek tarafa astığım büyük çantanın dengemi nasıl bozduğu, selenin üzerinde uzun süre giderken ne ağrılar çekebileceğim, bir restorana, müzeye ya da bara gittiğimde bisikletin güvenliğini nasıl sağlayacağım gibi mevzuları çözmenin yollarını bulmuştum. Şimdiyse tüm gün bisikletin tepesinden inmeden fiziksel olarak başarabileceğime inandığımın ötesinde bir meydan okumaya kalkışıyordum. 
Jugendherberge

Adıma şampiyonların kahvaltısını hazırlayan Jugendherberge'den yüksek motivasyonla ayrıldım. Ren vadisi boyunca Koblenz şehrine kadar yalnızca bisikletlere ayrılmış bir yol gözüküyordu. Daha önce de Almanya'da şehirler arası böyle yollar görmüştüm ancak bu en ünlülerindendi. Manzarasının da çok güzel olacağından şüphem yoktu. 

Ren Vadisi


Sürüşümün ilk 15 kilometresi sabah sessizliği içinde nehir kenarından karşıma çıkan şatoları fotoğraflayarak geçti. İlk durağım olan Bacharach kasabasına ulaştım. Kasaba sakinlerini, şehrin nehir kenarı parkında pazar ayini yaparken buldum. İtfaiye teşkilatının kuruluşunun yüzüncü yıldönümü için düzenlenen etkinlikte kasaba orkestrasının çaldığı ilahilerle sabah rieslinglerini yudumlayan kasaba sakinleri, bu sıcak yaz gününü hem huzur dolarak hem de keyif alarak geçiriyorlardı. 



Burada biraz dinlendikten sonra pitoresk şehri keşfe çıktım. 
Bacharach

Bacharach

Bacharach

Ren vadisinin romantik şehri olarak anılan bu kasaba, tarihi şarap ticareti merkeziymiş. Mimarisi şahane ahşap evler güzel korunmuş. Günümüzde bu evler genelde butik otel ve restoran olarak hizmet veriyor. Yukarıdaki fotoğrafların ikincisinde bir evin üstünde çevirebildiğim kadarıyla şu yazıyor; "Şarap ağırlığınca altın değerindedir, bütün acıları dindirir. Sık sık aptallara öğretir ve kötü kalpleri onarır."  
Vadide şarap üretimi, yüzlerce yıl çok değerli bir geçim kaynağı olmuş. Halen de şehrin sırtlarında bu bağları görebiliyorsunuz. 

Burg Stahleck

Şehrin en ünlü yapısı Burg Stahleck. 1135 yılında yapıldığı düşünülen bu şato şimdilerde Jugendherberge organizasyonu tarafından alınmış ve hostel olarak işletiliyor. Aşırı hayran olduğum bu sistemle yalnızca 27 €'ya bir ortaçağ şatosunda kahvaltı dahil konaklayabiliyorsunuz. Bu şatoya kesinlikle çıkmak istedim ancak bisikletimin kenarına asılı çanta o kadar ağırdı ki bu yükü güvenli bir şekilde saklayabileceğim bir yere ihtiyacım vardı. İmdadıma Bacharach Turizm Ofisi yetişti. Bu ofiste bisikletinizi emaneten koyabileceğiniz bir oda var. Benim gibi turistler için düşünülmüş bir güzellik. 

Burg Stahleck



 160 metre yükseklikteki şatoya keçi gibi tırmandım. İçeri girdiğim gibi 2 €'ya kahve aldım. Manzaraya karşı içip dinlendikten sonra da klasik turist fotoğraflarımı çekmeye başladım. Burada asla kafamda doğrusunu oturtamadığım bir sorunsalla yüzleştim yine. Gezdiğiniz yerlerde mekanın fotoğrafını mı çekmeyi seversiniz yoksa orada olduğunuzu hatırlatacak kendi fotoğraflarınızı mı? Ben güzel açılardan mekanın fotoğraflarını çekmeyi tercih ediyorum. Ancak gördüğünüz üzere storylerde paylaşmalık turist fotoğrafı çekmenin de çağımızın bir zorunluluğu olduğunu hissetmeye başlamış olacağım ki bu abik gubik pozları vermekten de geri kalmamışım. 

Burg Stahleck

Bacharach

 

Şehrin çıkışında Bacharach'tan Saarburg'e giden Hunsrück adında bir bisiklet rotası tabelası aklımı karıştırdı. Sahil boyunca Koblenz'e uzanan planım ertesi gün çok görmek istediğim Eltz Burg kalesini gitmek için haritada ileri geri ileri yapmamı gerektiren bir güzergaha tekabül ediyordu. Eğer buradan içeri girip bir tepe aşarak Saarburg'a gidersem ertesi sabah Eltz'e daha kolay ulaşabilecektim ama o tepe dediğim yükseklik bu ağır çanta ve mükemmel olmayan kondisyonla yapabileceğim bir şey miydi? Tam olarak ne kadar tırmanmam gerektiğini bilmediğim, yorulduğumda vazgeçip trene atlayamayacağım bir yola girmek henüz erken olduğuna karar verdim. Eve dönüp araştırdığımda da Hunsrück'ün üçgen biçiminde bir yayla olduğunu ve sarp tepeler barındırdığını öğrendim. Maceracı ruhumun staj yaptığı bu gezinin üstüne 2-3 tane daha yapmalıydım ki böyle ani kararlar alabileyim. 


St.Goar


Oberwesel'e geldiğimde karnım iyiden iyiye acıkmaya başlamıştı. Pazar günü her yerin kapalı olacağını düşünerek sırt çantama Türkiye'den bakıldığında elit gözüken, Almanya'da ise bakkallarda bile rahatça bulunabilecek camembert peyniri ve bifi sosisiyle bir sandviç yapmaya karar verdim. Halbuki buralar turistik yerler olduğu için restoranlar açık oluyormuş pazarları da. Yine de çantamdakilerin bozulmasına fırsat veremezdim. Fiyatları 3-5 € da olsa benim için büyük anlam ifade eden bir kur farkını yenmeye çalıştığım bu yolculukta, bu sandviçi marjinal fayda olarak görüp öğle yemeğimi bu şekilde tamamladım. 



Yol boyu bisikletimin önüne taktığım küçük gidon çantasının içine koyduğum JBL hoparlörden müzik dinleye dinleye bisiklet sürdüm. Nehrin karşısındaki güzel şehirlerin ve şatoların resimlerini çeke çeke Bad Salzig kasabasına kadar geldim. Bu kadar fazla pedal çevirmek için bir sandviçten daha fazlasına ihtiyacım olduğuna kanaat getirince Bäckerai Volk fırından kruvasan ve ice tee aldım. Wifi'den de yararlanarak bir yarım saat dinlendim. Sonrasında tekrar yola çıktım. 

Boppard

    Boppard'a geldiğimde artık iyice yorulduğumu hissettim. Daha sekiz günüm olduğu gerçeğini de göz önünde bulundurarak Koblenz'e olan yolculuğuma trenle devam etmenin daha doğru olacağına karar verdim. 
Koblenz

  Tren beklerken bir taraftan da Koblenz'de konaklama ayarlamaya çalışıyordum. Yine favori mekanım Jugendherberge'ye baktım. Otelde müsaitlik gözükmüyordu ama üstün Almancama güvenmediğimden İngilizceye çevirttiğim web sitesinde hostel koğuşunu işaretleyebildiğimi fark ettim. Şehirdeki konumuyla ilgili zerre fikrim olmadan rezervasyonumu yaptım. Koblenz'de trenden indikten sonra haritadan bakarak nehrin karşısında kalan konaklama yerime doğru yaklaştıkça tepedeki eski kalenin ne kadar da rezervasyon yaptığım yere yakın olduğunu gözlerimle de görmeye başladım. Bacaklarımın yorgunluk çığlıklarını bir kalede kalma heyecanı susturmaya çalışıyordu. Sonra haritayı dikkatlice incelediğimde buraya teleferikle çıkıldığını ancak saatten dolayı mecburen araç yolunu tırmanmam gerektiğini anladım. Yine de içimi kaplayan bu his pedallara daha da bir şevkle yüklenmemi sağladı. Galiba Almanya'da tırmandığımı en zor yokuşumdu burası. 

Koblenz

Bu muhteşem manzaranın eşliğinde gün batımını izlemeden önce odaya yerleşip akşam yemeğimi yemem gerekiyordu. Onun için de daha önce Rewe'den aldığım balık konservesinin yanına kantinden 1.80€'ya güzel soğutulmuş bir beyaz şarap aldım. Odamda pencereyi açıp dışarısını izleyerek kendimle romantik bir akşam yemeği yedim. 


Jugendherberge

Günün yorgunluğunu, hostele çevrilmiş olan Ehrenbreitstein Kalesi'nin bahçesinde atarken ikinci kadeh beyaz riesling şarabım da bana eşlik ediyordu. 
Bu muhteşem günü toplamda 48 kilometre bisiklete binerek tamamladım.






  
 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BELÇİKA-FRANSA 2023 7. Gün Brüksel

İtalya 10. Gün Floransa-Pisa-Livorno

BELÇİKA-FRANSA 2023 3. Gün Lille - Kortrijk - Oudenaarde