Almanya 2022 3. Gün Karlsruhe

Karlsruhe

 
Karlsruhe

3. güne aşağıdaki fotoğrafı paylaşıp altına da kendime notlar yazarak başladım. Notlardan ayıkladıklarım; yanımda getirdiğim envai çeşit ilacın içinde 1 tane ağrı kesici bulunmaması şoku, yorucu geçeceği belli olan bir günün bir önceki gecesinde 4'e kadar içmem ve otele döndüğüm yolu kesik kesik hatırlayacak noktaya gelmem rezaleti, zaten dolaşım sistemi hastalığının kıyısından dönüp uçağa bindiğim gerçeğini kabullenmeyip yaş çimenlerde saatlerce oturmam aymazlığı ve daha bir sürü şey. 


Stuttgart Hauptbahnhof'a (Merkez tren garı anlamına geliyor, büyük şehirlerde var) gittiğimde iğne atsan yere düşmez bir kalabalıkla karşılaştım. Özellikle peronun başında trene sığmayacak kadar insan bekliyordu. O an, bu 9 €'luk bilet sisteminin çok da iyi çalışmadığını, her yolculuğum böyle olursa çizdiğim rotayı ancak duvara namümkün hayaller tablosu olarak asabileceğimi, trenlerin sürekli geçikmesinin aktarmalı yolculuklarda bana çok zaman kaybettireceğini düşünmeye başladım. Neyse ki Karlsruhe treni 12 vagonluydu ve oturacak yer bile kaldı. Meğer bir önceki tren iptal olunca geçici bir yoğunluk oluşmuş. 
Almanya'da trenlerde bisikletlerin girebildiği vagonlar mevcut. Katlanır bisikletim olmasına rağmen fotoğrafta sarı renkte görünen büyük çanta benim tüm eşyamı taşıdığım valizim olduğundan, çantanın olduğu günlerde bisikleti katlamak kolay olmuyordu. Zaten vagonlarda orta açıklık fazla olduğundan yer bulunuyordu da. Almanya'da bu yaz covid yalnızca toplu taşımada bulaşıyor gibi bir algı vardı. Trende maske takmayınca ciddi uyarı alıyorsunuz yolculardan. Ben zaten takıyordum ama takmayanlara saydıranları çok gördüm. 


Tren istasyonundan indikten sonra böyle bir bisiklet yolundan şehre giriş yaptım. Ağustos'un ortasında bu kadar kuru yaprak, Karlsruhe'nin iklimi konusunda kafamı karıştırdı açıkçası. Sanki sonbahar biraz erken gelmemiş miydi? Sonradan anladığım bu durumun o caddeye özgü olduğuydu. 


ZKM Center


Tren garından direkt, daha önce listeme eklemiş olduğum Karlsruhe Sanat ve Medya Merkezi'ne yol aldım. Burası bir modern sanat müzesi ama çoğunlukla medya işlerine yer veriyorlar. Halihazırda Biomedien isimli bir sergi vardı. Yapay zeka ve biyolojiyi birleştiren işler vardı genelde içeride. Şimdi geriye dönüp fotoğraflara ve serginin bilgilerine bakınca, o kadar yorgun olmasaydım daha aklım başımda gezseydim büyük ihtimalle daha çok keyif alırdım diyorum burayı. 

Letters from the Nature


Gezerken en etkili bulduğum eserlerden biri yukarıda bir örneğini paylaştığım Letters from the Nature isimli çalışmaydı. Jaroen Van Der Most isimli bir yapay zeka sanatçısı küresel iklim değişikliğine dikkat çekmek için, yapay zekaya doğanın ağzından mektuplar yazdırıp ülke başkanlarına gönderdiği bir enstelasyon hazırlamış. Yukarıdaki örnekte koyu renkte olan kısmı sanatçı kendi yazmış ve geri kalanı yapay zekanın doldurmasını istemiş. Çıkan mektubu da Çin Halk Cumhuriyet'i başkanına göndermiş.  
Bu sergi ile ilgili kartpostallardan alabiliyorsunuz burayı ziyaret ettiğinizde ama bisikletle gezerken böyle küçük anıları sağlıklı bir şekilde saklayacak yeriniz olmuyor. O yüzden buradan aldığım kartpostalı Heidelberg'de beni misafir eden çifte hediye ettim. Sergide sensörlerle aldıkları verileri işleyip kendi kararlarını oluşturan başka eserler de vardı ama dediğim gibi yorgun olduğum için bir çoğunu ıskaladım diyebilirim. Böyle seyahatlerde az zamanda çok ve büyük işler başarmak psikolojisini yenmeniz çok zor oluyor. Yorucu bir tren yolculuğunun ardından yapay zeka sergisini gezip bir an önce kiraladığım airbnb'ye gitmeli, sonra yemek yiyip şehri dolaşmalı, akşama kadar şehrin cazibe noktasını keşfetmeli, etkinlik varsa ona katılmalı ve ertesi gün sabah erken ve zinde kalkıp diğer şehre doğru yola çıkmalıydım. Bu program ilk günlerde kafamı en çok kurcalayan şeylerden biri oldu. Acaba eski ben olup yaptığım tüm plana sadık kalarak hiç bir şeyi kaçırmayacak mıydım yoksa artık günün getirdiklerine sarılıp, anı yaşayarak ertesi günü düşünmeyebilir miydim? Bu çatışmayla nasıl başa çıktığımı ilerleyen günlerde göreceksiniz.  



Sergide Refik Anadol'un da küçük bir eseri yer alıyordu. Çeşitli dataları toplayıp 3d printer'a cam heykeller yaptırmış. Zaten bu yapay zeka sanatı şimdilik hikayesini nasıl anlattığına göre değerlendirilen bir sanat türü anladığım kadarıyla. Konuya çok hakim değilim ama post modern sanat döneminin günümüze yansıyan tarafı özellikle plastik sanatların, veri bilimiyle yoğrulmuş hikaye anlatımı noktasına yoğunlaşması halini almış. Bu sergiden çıkardığım sonuç bu oldu. 

Müzenin dünya çapından sanatçılara açık bir daveti var. 

Eğer zamanında, yapay zeka, makine öğrenmesi ve sanatı bir potada eritecek kadar yazılım öğrendiyseniz :) , 2 ay sizi burada misafir edip bir sanat eseri hazırlamanız için size 5000 € ödüyorlar. 


Müzenin üst katında oyun tarihi ile ilgili başka bir sergi, bir de video sanatçısı John Sanborn'un retrospektifi vardı. 70'lerden günümüze bir çok video oyununu oynayabileceğiniz bir sergi hazırlamışlar. 10 dakikalığına da olsa çocukluğumdaki ateri günlerine dönmek güzel bir duyguydu.

Karlsruhe

Müzeden çıkıp valizi bırakmak ve biraz dinlenmek için bir Türk'ün işlettiğini sonradan öğrendiğim bir airbnb'ye gittim. Kimseyle muhatap olmadan şifreli posta kutusundan aldığım anahtarla eve girip odama yerleştim. Ev sahibi lokasyon ve eve giriş ayrıntılarını youtube linkinde çektiği videoyla paylaşmıştı. O yüzden operasyon çok kolay oldu. Biraz dinlendikten sonra valizimi bıraktım ve bisikletimle şehrin merkezine doğru yola çıktım. Yolda karşıma yukarıdaki bina çıktı. Bahçesindeki heykeller ve Art Nouveau tarzı mimari yapısı dikkatimi çekti. Burası bir huzur eviymiş. Avrupalıların yaşlılara verdikleri değer bu kadar işte. Eski püskü bir binaya tıkmışlar yaşlıları, kah müzik, kah sanat, saçma sapan şeylerle eğliyorlar. 

Karlsruhe

Karlsruhe

Karlsruhe

Şehir merkezinde üniversite binası, kilise ve meydanlar var. Gayet düzenli ve iyi planlanmış bir şehir. Metro sistemi düzgün. 

Jochen Gerz,
Jochen Gerz

Karlsruhe şehri, Almanya'nın Hukuk başkenti olarak anılıyor. Federal Anayasa Mahkemesinin 50. yıl dönümü için kent meclisi şehrin çeşitli yerlerinde kalıcı olarak sergilenecek, hukukun, bireyler için ne anlama geldiğini anlatacak bir sanat eseri istemiş. Jochen Gerz, toplumun çeşitli kesimlerinden insanlarla röportajlar yapıp, bu röportajlarda kurulan cümlelerden etkileyici kesitler kullanarak şehrin farklı yerlerine konulacak kalıcı bayraklar tasarlamış. Arnavut kaldırımının içine yerleştirilmiş ışıklarla süslenen bu alan bayrakların en yoğun olarak sergilendiği yer. Gece çok güzel gözüküyor ama çekerken benim de kafam güzel olduğu için fazla sallanan bir video paylaşmaktansa bir kullanıcının telif istemeden paylaştığı yukarıdaki fotoğrafa burada yer vermeyi daha doğru buldum. Böyle kamusal sanat yapıtlarını çok seviyorum. Tahran'da bile gördüm böyle eserler ancak maalesef bizde çok yaygın değil.


  Metroyu görünce klip çektiğimiz zamanlarda görüntü yönetmeni arkadaşlarımın benden sürekli istedikleri tavana florasan fantazisini hatırlayıp dekorasyonu bir klipçiye mi yaptırdıkları sorusu aklıma gelmedi değil. 

Schloss Garten Karlsruhe

Şimdi bu pet şişe de neyin nesi diye düşüneceksiniz. Bu su 20 dakika şehirde dolaşıp sonunda bir dondurmacıdan 2,5 €'ya alabildiğim, pazar günleri marketler dahil her yerin kapalı olduğunu bana çok iyi öğreten bir dersti adeta. Sırf bugün yaşadığım tecrübeden dolayı bir sonraki pazar gününe çantama bir gün önceden çıkın hazırladım. 
Meydanda gezerken kilisede gece 10 €'ya Bach konseri verileceğini gördüm. Bir hayli de heveslendim ancak Schloss Karlsruhe'nin üzerine mapping gösterisi yapılacağı duyurusu beni bu konserden vazgeçirdi. 


Hazırlıklar gün düşmeden başladı. Sarayın bahçesindeki kocaman çimene yerel halkla birlikte yayılıp gösteriyi beklemeye başladım. Aşağıda günün videosunda da göreceğiniz üzere ses sistemindeki sorunu çözemedikleri için 2 kez tüm gösteriyi sessiz ve kesik kesik izletmelerine rağmen, bu şovu başarıyla nihayete erdiremediler. Akşam 10 buçukta tüm seyircilerle birlikte meydandan ayrılırken halen bir şeyleri oldurmaya çalışıyorlardı ancak benim daha fazla bekleyecek takatim kalmamıştı. Sonuçta yarın bu maceraya atılmadan evvel bende en çok heyecan uyandıran şehirlerden biri olan Heidelberg'e gidecektim ve bir sonraki günkü serüveni Karlsruhe belediyesine ihaleyle iş yapan bu beceriksiz ekibin kabiliyetsizliklerine kurban edemezdim.   


Airbnb evine geri geldiğimde, evin mutfağında, açıklamaları Almanca olan, 4'lü geri dönüşüm kutularını nasıl kullanacağımı çözmeye çalışırken, kaldığım odanın bitişiğindeki odadan, 20'li yaşlarının sonunda olduğunu düşündüğüm güzelce bir İtalyan kız çıktı. Selamlaştık. Sonra ben odama çekildim. Biraz valizi düzenleyip, sosyal medya zamanı geçirdikten sonra su almaya mutfağa çıktım. Kız da mutfaktaydı. Tekrar selamlaştık. Bir kaç cümle small talk'tan sonra odasına çekildi. Aklımdan, bu evin içinde birbirimizi tanımayan 2 turist olarak belki biraz salonda oturup, gezmekten, şehirden, yolculuktan konuşabiliriz fikri geçmedi değil ama bunun sapıkça olduğunu düşündüren, genlerime işlemiş bir toplumsal baskı beni odama çekilip kitap okumaya yöneltti. Acaba orada bu sohbeti teklif etsem ne olabilirdi ki? Ne kaybederdim? Ne kazanırdım? Belki biraz daha özgüven. Sabah uyanıp yalnız yoluma devam ettim. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BELÇİKA-FRANSA 2023 7. Gün Brüksel

İtalya 10. Gün Floransa-Pisa-Livorno

BELÇİKA-FRANSA 2023 3. Gün Lille - Kortrijk - Oudenaarde