Almanya 2022 1. Gün Stuttgart

 Stuttgart


Stuttgart

2018'deki geziden döndüğümde beri içimdeki gezme arzusu hiç azalmamasına rağmen, gerek pandemi gerek işler yüzünden bir türlü bir yerlere gitme fırsatı yakalayamamıştım. Eğer her şeyi planlı programlı yapmaya devam edip eski ben olmaya takılıp kalsaydım da muhtemelen bir müddet daha böyle bir çılgınlık yapamayacaktım. Ancak takribi 2 yıllık bir sürecin ardından yaşadığım ayrılığın beni bu rehabilitasyon gezisine sürüklemiş olmasından yana da hiç hoşnutsuz değilim. Bu benim 40 senelik ömrümde belki de tek başıma yaptığım ilk şey. Buna, sadece "yolculuk" yazmaktan beni alıkoyan pek çok yanı var bu maceranın. Blogun daha önce salt gezi ile ilgili ayrıntılardan, müzelerden, saraylardan, yollardan, hatta gündelik yaşamdan alıntılardan oluştuğunu daha önce okuyanlar fark etmiştir. Belki bu gezide, biraz benden, psikolojimden, eskimden ve yenimden de izler bulacaksınız. 


Geziye Stuttgart'tan başlayacağım belli olduktan sonra yolculuğun kendisinin ardından en çok sevdiğim kısma geldik. Planlama. Aslında bu sefer çoğu şey spontane gelişsin istedim. Ancak yine de, döndükten sonra yanına kadar gidip görmeden geçtiğim yerler olabileceği kuşkusu beni yiyip bitirmeden, haritamı açıp çeşitli Unesco Kültür Mirası alanlarını, müzeleri, sarayları, kaleleri işaretledim. Yukarıdaki benim "plan yapmadan gezerim" dememin karşılığı :) Yola çıkmadan önce 100 civarı yer işaretliydi. Döndüğümde yemek ve konaklama hariç 137 yerle bitirmiş olduğumu görüyorum. Bu yerlerin yüzde 30'unu görsem kâfi demiştim, yarısını gördüm. Gayet başarılı bir plansız planlama olmuş yani. 
 
Dahon Vitesse D8
Dahon Vitesse D8

Fotoğraftaki bızdık, beni bu gezimde motive eden en önemli unsurlardan biriydi. Almanya'nın bu yaz pandemide canı sıkılmış vatandaşları için çıkarttığı, yerel ve bölgesel trenlerde geçen, aylık 9 €'luk bileti bu turun ilk itiş gücü olsa da son 5-6 yıldır içimde büyüyen bisiklet tutkusu bu tren biletini kısa mesafeli turlarla kombine etmenin çok eğlenceli bir seçenek olacağını beynime yerleştirdi. Hali hazırda kullandığım şehir bisikletim bu yolculuğa uygun olmadığından 8250 TL'ye katlanır bisikletimi aldım. 



Mühim bir toplantının ortasında Thy'nin web sitesini açıp Almanya'ya en ucuz uçak biletine bakarak Stuttgart biletimi satın aldığımda bu bisiklet fikri aklımda olmadığından bagaj için ekstra bir seçenek işaretlemem gerektiğini bilmiyordum. Aslında katlanır bisiklete ekstra ücret almamaları gerekmesine rağmen check-in'deki eleman bu konuya çok hakim değildi. O yüzden 572 TL ekstra ödedim. Bu extra 30 € bile etmediğinden çok mühim bulmadım bu durumu. Sabaha karşı 5'te uğraşılacak şey değildi. Yukarıdaki fotoğraf da Stuttgart havaalanında kenara konmuş bisikletimin fotoğrafı. Bir kaç ufak çizikle atlatmış kerata bu ilk meşakkatli yolculuğu. 

   

Stuttgart'a geçmeden havaalanında sıra beklemeden geçmenizi sağlayacak bir ipucu vermek isterim. 
E-pasaportla hızlı geçiş diye bir şey varmış. Pasaportunuzu okutuyorsunuz. Kendiniz geçiyorsunuz. Bomboş oluyor burası. Böylece yarım saatlik pasaport kuyruğunu hızlıca atlatmış oldum. 

Stuttgart Markthalle

Tatile çıkmadan önce Evrim Ağacı'nın "Tatilde neden daha çok risk alıyorsunuz?"  videosunu izlemiştim. O yüzden ilk günü daha sakin geçirmeyi planlayarak otele çantamı ve bisikletimi bıraktım. Sabah'ın 8'ine uçak bileti alma gafletim ve bisikletli check-in paniğim yüzünden 3'te uyanmış biri olduğumdan biraz otelde kestirdim. Sonra şehri turlamaya dışarı çıktım. 


Stuttgart Marktplatz gerçekten de bir market meydanı. Ortaçağdan kalma Alman şehirlerinin merkezlerinde olan bu meydanlar genelde pazarların kurulduğu yerler oluyormuş ancak artık modern dünyanın Rewe'leri, Lidl'ları varken şehir meydanında pazar kurulması, bir tek Mainz gibi pazar sabahı meydanda toplanma geleneği devam eden şehirlerde görülüyor. Onu da zamanı gelince anlatacağım, aşağıya Mainz gününden bir foreshadowing fotoğrafı bırakıyorum. 


Marktplatz'daki Markthalle benim için cennet gibi bir yerdi. Bir Adapazarlı olarak kapalı pazar yerinin şehre ne kattığını benden iyi az kişi anlar. Buranın kapalı pazaryerinde tam 1 gün geçirebilirdim fakat maalesef Stuttgart'ta toplamda 2 günüm vardı ve yemek yapabileceğim bir mutfağım yoktu. O yüzden bir şarküteriden Chorizo sandviçimi alıp peynircileri içim gide gide gezerek Altes Schloss'taki Landesmuseum'a doğru yola koyuldum. Peynirleri ve fiyatlarını aşağıdaki videoda bulabilir ve yüzde 45 yağlı 100 gr Fransız Gravyeri'nin yalnızca 2 € olduğunu görerek yumruğunuzu ısırabilirsiniz. 



Landesmuseum Württemberg'i ilk gün gezdiğim için müze bana etkileyici gelmişti ancak tüm gezinin ardından bilgisayarın başına geçip fotoğrafları ve videoları tarayınca aslında bir kaç oryantalist resim dışında pek de zengin bir kolleksiyonu olmadığını fark ettim. Sonuçta bu gezide ben ne Vermeer'ler, Van Eyckler, Picassolar, Dushamp'lar gördüm. Yine de müzenin şehrin eski kalesi Alter Schloss'un binasına kurulması, mimari olarak etkileyiciydi. 
Bu müzenin yüzüme ilk vurduğu şey, hizmet sektöründe çok fazla yabancı kökenli insan çalıştığı gerçeğiydi. Bileti satarken "nerelisin" sorusuna "Türkiye" cevabını verince gayet orta yaşlı ve gayet sarışın bir kadın olan gişe görevlisi bana "iyi gezmeler" diye cevap vererek kafamdaki Alamancı stereotipini yıkmaya başlamamın fitilini yaktı. 

Landesmuseum

Stuttgart Landesmuseum

Stuttgart Landesmuseum

Stuttgart Landesmuseum


Stuttgart'ta şehiriçi ulaşım çoğunlukla yeraltı ve yerüstü giden tramvaylarla sağlanıyor. Seçtiğim otel de merkeze sadece 5 durak uzaklıktaydı. Müze antik çağlardan günümüze kadar uzanan bir perspektif sunduğu için inanılmaz yorucu oldu. Müze çıkışı Rathaus denilen ve yine her Alman şehrinde bulunan belediye meydanını da gezdikten sonra ulaşım bu kadar rahatken biraz daha dinlenmek için otele döndüm. İlk gün sersemliği diyebileceğim yorgunlukla aldığım saçma kararlardan biri kesinlikle 1 saat daha uyumak değildi ama yine de akşam 5-6 arası uyumak hiç bir zaman iyi gelmiyor insana. 




Avrupa'daki ilk tatil gününü yaşayan, son 3 ayda enflasyondan defalarca dayak yemiş, zavallı bir Türkiye vatandaşı olarak her şeyi 18'le çarpan beynim, Stuttgart'ın meşhur Schwäbische Maultaschen'ini, hemen otelin yanı başındaki çok yıldızlı restoranda yalnızca 16 €'ya yemek yerine, aşağıdaki 6 Euro'luk rezalet ekmek arası döneri tercih etti. O meşhur yemeği ertesi gün de yiyemediğim için, içimde kalan ilk ukde bu oldu. Şimdi "bi akşam yemeğine 300 lira verilir mi zaten, doğru yapmışsın" diye kafasında hesap makinesi çalıştıran okuyucularıma, hemen kafalarını boşaltmalarını ve o çukura düşmeden Euro bazlı düşünmelerini salık veriyorum.   




Gece belki bir bara oturup bir bira içer otele öyle dönerim demiştim ancak şehri henüz keşfedemediğimden her barın aynı zamanda nargile cafe olması beni bu fikrimden caydırdı. Yukarıdaki fotoğrafta gezmeye fırsat bulamadığım modern sanat müzesinin dış ışıklarının diskoya çevrilmiş olması insanların Stuttgart'ta nerede eğlendiklerinin ipucunu bana vermeye çalışsa da yorgunluk gözlerimin önüne perde çekmişti. Ayrıca otele dönüp ertesi günkü bisikletle 20 kilometre uzaklıktaki saraya gitme planına kendimi hazırlamak ağır bastı. 2. Gün, gündüzü ve bitmeyen gecesiyle şüphesiz daha eğlenceli. İlk günün videosunu da aşağıdan izleyebilirsiniz. 


 
Gelenek olduğu üzere günün aktivite tabelasını da sona iliştireyim. 



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BELÇİKA-FRANSA 2023 7. Gün Brüksel

İtalya 10. Gün Floransa-Pisa-Livorno

BELÇİKA-FRANSA 2023 3. Gün Lille - Kortrijk - Oudenaarde