İtalya 10. Gün Floransa-Pisa-Livorno

Floransa

Sabah uyanıp çok sevdiğimiz Floransa'nın ayrıntılı gezmesini bir sonraki sefere bırakarak otelimizden ayrıldık. Geceden bavuldaki uyku tulumu gibi gereksiz fazlalıkları atarak kıyafetlerimizi sırt çantalarımıza doldurduk. Böylece bavulu Chianti'lerle doldurabilecektik. Yurtdışına çıkan çoğu insanın heyecan duyduğu şey Freeshoplar. Biz burada fark ettik ki vergiler bizde çok yüksek olduğu için Freeshoplar sadece bizim insanımızda bu heyecanı uyandırıyor. Çünkü burada süpermarketler Freeshoplardan kesinlikle daha ucuz. Bu yüzden de Pisa'ya geçmeden önce hazır arabamız da varken alışveriş yapalım dedik.


Alışveriş merkezleri genelde şehir dışlarında ve eski. Burayı gezerken bizim yaşadığımız bu inşaat çılgınlığını 20 sene önce yaşamış olmalılar diye düşündük. İtalya'da alışveriş ve market sistemi değişik gerçekten. Şöyle ki şehrin göbeğinde özellikle turistik bölgede süpermarket kesinlikle yok. En fazla küçük büfeler var ve küçük şişe su 1-1,5 €. Hemen şehrin çevresinde yerel halkın yaşadığı yerlerde küçük süpermarketler var. Buralarda küçük su 0,60 €. Şehir dışındaki çok büyük alışveriş merkezlerinde ise küçük su 0,20 €. Her şehrin otellerinde alınan şehir vergisi de farklı diğer vergiler de. Floransa'da vergi %22 iken Katanya'da %14 gibi bir rakam. Kalkınmada öncelikli vilayet durumu var galiba. Bavulumuzu şaka gibi fiyatlara Chianti'lerle doldurduktan sonra Pisa'ya doğru yolumuza koyulduk. Aşağıda Eda hanımdan Landscape gibi Landscape isimli fotoğrafları paylaşıyorum. Ekran koruyucu yapmak isteyenlere büyük halleri gönderilir :)



Pisa'ya vardığımızda yine karşımıza "giriş yassag kardeşim" tabelaları çıktı. Artık alışık olduğumuz için taaa Tropea günü yazdığım gibi bir arka mahallede yer bulup park ettik. Pisa surlarla çevrili küçük bir şehir. Tamamen turistik. Bu tarz yerleri o kadar çok dolaştık ki bu gezide Pisa bize çok sıradan geldi. İlk oradan başlasak kesinlikle muhteşem gelebilirdi. Buradan da anlıyoruz ki özellikle birinin bedeni diğerinin de ruhu 30 yaş üstü iki insan için seyahatin ömrü 7 günmüş.




Yukarıdaki kiliseye Eda'nın "Yazık, paraları yokmuşsa demek, önünü mermer arkasını piriket yapmışlar kilisenin" yorumu beni yerlere yatırdı. Pisa da yine ahşap panjurlu 3 katlı sarı evlerden oluşan dar sokaklı bir İtalyan şehri.




Çok karışık da bir yer değil aslında. Tüm yollar genel olarak Pisa kulesine ve Katedrale çıkıyor. Bir de çöpçü kadrosuyla her fırsatta gurur duyan bir belediyesi var :)


Öğle sıcağında biraz atıştırdıktan sonra Pisa kulesini görmeye gittik. Aşağıdaki dana carpaccio oluyor. Pek bi lezzetli değildi.


Kule meydanına vardığımızda bizi insanların kuleyi tutma çabası kulenin kendisinden daha çok etkiledi. Böyle bir mit yaratıyorsunuz ve Dünya hayran kalıyor. Kule düz olsa gelen turist sayısı %90 düşerdi her halde. Zira Roma'da Floransa'da hatta Katanya'da çok daha etkileyici mimari yapılar var. Burada da Katedral ve Vaftizhane çok daha etkileyici zaten. Buraya Piazza dei Miracoli diyorlar. Yani mucizeler meydanı. Bizim gibi gezmekten yorulmamış bir turistseniz bilet gişesine gidip her yapı için bilet alıyorsunuz. Gezeceğiniz yer sayısına göre fiyat belirliyorlar. Kuleye çıkmak ise 18 € ve uzun bir sıra tabii ki. Bi de çıkmayın zaten, devrilir mevrilir allah muhafaza.





Bence bizim gezimizi en iyi anlatan fotoğraf aşağıdaki.


Pisa sokaklarında gezerken bir işgal eviyle karşılaştık. Hani bizim Kadıköy Yeldeğirmeni'nde Gezi'den sonra Don Kişot adıyla tanıştığımız ortak yaşam alanı gibi bir yer. Buranın penceresinde o günlerde İsrail Hükümeti'nin Gazze'ye yönelik başlattığı saldırıları protesto eden bir pankart asılıydı. Biz Türkiye'den bakınca "Eyyy Dünyaa bu zulmü görmüyor musun?" diye bağırıyoruz ya. İşte aslında Dünya'nın çeşitli yerlerinde yaşayan insanlar görüyor. Görmeyenler hükumetler. Bir de Pisa genel olarak sol tandanslı bir yer olduğu için bu tarz duruşları burada görmek mümkün.




Burayı da şöyle bir dolaştıktan sonra "acaba bir yer daha dolaşır mıyız" sorusu yine karnımızı kelebeklendirdi. Biz de atladık arabamıza düştük Livorno yoluna.



İşçi şehri Livorno diğer italyan şehirlerine göre insanıyla, yaşantısıyla farkını ortaya koyuyor. Gün batımını Terrazza Mascagni'de yakaladığımız için kendimizi çok şanslı hissettik. Burası 16.YY'da Anayasayla "Açık Şehir" olarak ilan edilmiş. O anayasa maddesinin çevirisi şöyle;

"Hepiniz, hangi ulustan olursanız olun, 'doğulular, batılılar, ispanyollar, portekizliler, yunanlar, almanlar, italyanlar, türkler, berberiler, ermeniler, persler ve diğerleri' size temin ederiz ki, bu topraklara tamamen özgür ve her türlü kovuşturmadan uzakta bir şekilde gelmenize, kalmanıza, aileleriniz ile geçiş yapmanıza ve yaşamanıza, geriye dönme zorunluluğu olmaksızın oturmanıza, istediğiniz zaman dönerek pisa kenti ve livorno topraklarında yaşamanıza izin veriyoruz."

Burası İtalya'da sosyalistlerin de kalesi olarak biliniyor. Nasıl olmasın? Şehirde gün öyle güzel batıyor ki bu terasa çıkıp gün batımını izlediğinizde hemen "Akın var, akın. Güneşe akın. Güneşi zapt edeceğiz. Güneşin zaptı yakın" diye haykırasınız geliyor. Buralar, benim gibi iki reklam bütçesi arası blog yazan biri ve sizin gibi mesainizin bitmesini beklerken Facebook linkine tıklayarak bu yazıyı okuyanlar için fazla komünist oldu sanırım :) Olsun. Biz yine de açalım bir yanda Hasta Siempre'mizi, dinleyelim çiçek gibi...










Gece kalmak için bu sefer farklı bir tercihte bulunmaya karar verdik. O kadar arabamız var, şehirde otoparklar da beleş, sabah da zaten gün aydınlanınca hava alanına gidecez, otele neden para verelim dedik. Böyle bir seyahatte bir gün yapılabilecek bir şeymiş. O yorgunlukla çok da güzel uyunuyor. 

Size İtalya'da karşıma her yerde çıkan bir konudan bahsetmek istiyorum. Burada ister küçük ister büyük olsun her şehirde çöpleri ayrıştırıyorlar. Turistlerin gezdiği yerler hariç neredeyse hiç bir yerde tek başına çöp kutusu görmedik. Hep aşağıdaki gibiydi çöpler. Bizim şehirlerimiz kesinlikle İtalya'dakilerden daha temiz ama burada Feriköy'ün ara sokaklarında 5. kattan aşağıya bim poşeti fırlatan teyzeler yok. Yani bizim belediyelerimiz ve hizmet sektörü iyiyken onların insanlarının eğitimi çok daha önde.  


Akşam yemeği için Tripadvisor bize bir balık restoranı önerdi. Deniz kenarı şehirde balık yenir diyerek girdik. 


Porto di Mare bir aile restoranı. Ben başlangıç olarak midye olduğunu düşündüğüm bir şey sipariş ettim. Meğer o baya bi midyeymiş.


Eğer siz de istiklalde dolaşırken midyecinin önünde durup "söyle bakalım kaça bırakıyon tepsiyi" diyenlerdenseniz mutlaka bunu sipariş edin. Dibindeki su da çorba gibi içiliyormuş ama midye deniz tuzunu salınca insanı biraz yoruyor. Ardından ana yemeğimizi sipariş ettik. Aşağıdaki hayvanlar geldi. 



Bu da yemek bittiğinde geriye kalanlar...


Biri Düzce'nin bir köyünden diğeri Adapazarı'nın bir köyünden çıkmış iki karakter nasıl yesin ıstakozdur, karidestir. Vermişler bi de benim önüme ıstakoz makası diye bişey. Arkadaş, ben hayvanı hayatımda ilk defa görüyorum nasıl parçalayayım. Rica ettik içeride hallettiler. Yanımızdaki cana yakın italyan abi italyanca tarif etmeye çalıştı da sen bana uygulamalı da göstersen ben daha beşamel soslu ıspanaklı tavuk sarmayı 3 saatte hazırlıyorum! , bunu nasıl böleyim soğumadan. Yine de çok lezzetli bir şeymiş ıstakoz. Yemedik demeyiz işte.
Restorandakiler çok sevecen insanlardı. Çıkışta bize nutellalı shot ikram ettiler. 
Yediklerimizi eritmek için sahilde yürüyüş yaptık. İzmir kordon gibi bir yeri var Livorno'nun. İnsanlar akşamları buradaki parklarda, cafelerde takılıyorlar. İlginçtir Livorno diğer şehirlere göre akşam daha çok yaşıyor. sokaklar insanlarla dolu. 


İtalya'da üç kez çeşmeden su içtim. İlki Agropoli'deydi. Bir meydanda çocukların içtiğini görüp ben de içmiştim. Bir şey olmadı. İkincisi Vatikan'da tüm turistlerin içtiği çeşmeden içtim. Onda da bir şey olmadı. Ama Livorno'da içtiğim su midemi 2 gün boyunca çok kötü bozdu. Burasının sanayi şehri olduğunu unutmuşum. Sonuçta siz İzmit'te çeşmeden su içer misiniz? 

Günü arabayı otele çevirerek bitirdik. Bugün de az yürümemişiz. 



  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BELÇİKA-FRANSA 2023 7. Gün Brüksel

BELÇİKA-FRANSA 2023 3. Gün Lille - Kortrijk - Oudenaarde