İtalya 5. Gün Napoli-Caserta-Vezüv

Napoli

Sabah uyandığımız gibi kendimizi bir an önce kendimizi Napoli'nin dışına atmak istedik. Napoli'ye çok yakın Caserta diye bir yer var. Eski Napoli krallarının ikamet etmesi için yapılan ve Star Wars'da Quenn Amidala'nın sarayı olarak da kullanılan Reggia di Caserta yani Caserta Sarayı'na gitmeye karar verdik. 
Napoli'ye kadar google maps ve maps with me uygulamaları bize yetti diyebiliriz fakat bundan sonra Sygic isimli navigasyon uygulamasının yardımlarına ihtiyacımız vardı. Yollar biraz karışıktı Napoli'de. Sürücülerin de sağolsunlar yol bilmeyene tahammülleri pek yoktu. 
İtalya'da otoyollarda otomatik gişeler mevcut. Bazısının ücreti sabit olduğundan girerken ödeme yapıyorsunuz. Aşağıdaki gibi olanlarda ise girerken bilet alıyorsunuz, çıkarken de ister nakit, ister kredi kartı ile ödeme yapabiliyorsunuz. Biz hep kredi kartı kullandık, hiç sorun yaşamadık. 



Caserta sarayına geldiğimizde yine aynı taktiği yaparak otoparkların yanından geçtik ve hemen sarayın yanında beyaz çizgilerin olduğu bedava yol üstü otoparkına park ettik. İtalya'da yollarda beyaz kutu varsa oraya park etmek beleş, mavi kutu varsa bir parkomat vardır çevresinde mutlaka orası paralı, sarı kutular ise o sokaktaki mülk sahiplerinin olduğu için park edemiyorsunuz, direk çekiyorlar.


Burası 18.YY'da Avrupa'da yapılan en geniş saraymış. Mimari olarak da Fransa'daki Versailles Sarayı'na benzediği söyleniyor ama daha orayı gezmediğimiz için yorum yapamayacağız. Belki bir Fransa'da 3000km maceramızda karşılaştırabiliriz :)




Adamlar Barok mimari ve derinlik bizim işimiz demişler adeta. Sarayı gezerken iki bölüm için kombine bilet alıyorsunuz. Saray ve bahçe. Bahçe için ayrı bilet almanızın sebebini az sonra göreceğiniz fotoğraflardan anlayacaksınız zira fevkalade büyük bir bahçeden bahsediyoruz.



 




















Sarayın içinde küçük bir minyatür odası ilgimi çekti. Minyatürlerden bazıları Osmanlı figürleriydi.




Bu tarz yerleri aslında rehberli turla gezmek lazım ama saatleri bize uymuyordu o yüzden kendimiz gezerek, "adam ne böyük heykel, resim yapmış" yorumundan çok da öteye gidemedik.
Sarayı gezmek başlı başına yorucuydu zaten ama sarayın asıl önemli olan yerini daha gezmemiştik ve solda güneş yükseliyordu. Enerji depolamak için sarayın içindeki küçük cafeden kahvelerimizi içtik ve tatlılarımızı yedik.


Sarayın avlusuna çıkan kapının hemen dibinde bisiklet kiralayabiliyorsunuz. Sarayın bahçesini gezmek için 4 ayrı seçenek mevcut. Biri bu bisikletler, ikincisi faton, üçüncü olarak bir shuttle otobüs var sizi yukarı çıkartıp bırakıyor yarım saat sonra geri alıyor. Biz burada "keşke Eda küçükken çok düşmeseydi de adamakıllı öğrenmiş olsaydı şu bisiklet işini" diyerek dördüncü seçeneği yani en iyi bildiğimiz yolu tercih ettik, YÜRÜMEK :) 
Şimdiye kadar alt tarafı bir bahçe ne kadar büyük olabilir ki diyerek abarttığımı düşünen arkadaşlara aşağıdaki fotoğrafları sevgilerimle paylaşıyorum. 





Bunlar da güneşin alnında başladığımız yürüyüşümüzün başlangıç ve bitiş selfie'leri.



Neyse ki yolun çoğunda bizim gibileri düşünerek ağaçlardan gölge patikalar yapmışlar yolun iki tarafındaki bodur ağaçların altındaki bu yol sayesinde yolun çoğunu gölgeden yürüyebiliyorsunuz.
İşin komik tarafı inada bindirdiğimiz bu yürüyüşün geri dönüşü de olduğunu bilmemize rağmen yokuş yukarı yürümeyi tercih ettik. Dönüşte ise halimiz kalmamıştı. Dile kolay tam 3 kilometre uzunluğunda bu bahçe. O yüzden dönüşte sezsizce Shuttle otobüse bindik, şoför de nazikçe "3 € yanlız iki kişi genşler" dedi. 10 dese onu da verirdik o sıcakta.


Caserta sarayından ayrılırken karnımız acıkmıştı artık. Yol üzerinde bir İKEA gördük. Buraların İkea'sı nasıl ola ki acep diye gezmeye karar verdik. En kötü bi isveç köftesini yeriz hem ucuzdur diye de düşünmedik değil.



İkea'da bizden farklı olarak sadece iran halıları var. Baya da pahalı satıyorlar.

Akşamüstü planımızda Napoli'ye geri dönüp Castel Sant’Elmo'da günbatımı manzarasını izlemek vardı fakat bir önceki gün Napoli'de yaşadıklarımızdan sonra daha böyle kıyıda köşede ne var diye bakınmaya başladık. En mantıklı yer Vezüv yanardağı gibi görünüyordu. Serin olacağı da malum olan bir yer diğer her yerden güzel diye düşündük.




Bunlar Vezüv yolları, aşağıdakiler ise Vezüv'e çıktığımızdaki manzara. 



Saat 17:00 vezüv milli parkının ve yürüyüş yollarının kapılarını kapattıkları saatmiş, bunu 17:15'te oraya vardığımızda öğrendik. Zira internette böyle bir bilgi yoktu. Bir yandan insanlar mesailer bitmiş eşyalarını topluyorlardı, diğer yandan üzerimizde çok feci bulutlar toplanmış gökgürüldüyordu. Böylece aşağıdaki, az önce patlayan volkanik yanardağ vezüvden kaçmaya çalışanları bir savaş muhabiri edasıyla bildiriyormuşum gibi göründüğüm fotoğraf karesi ortaya çıktı :)


Buraya gelecekseniz yanınıza mont getirin. Gerçekten yazın göbeğinde üşüdük. İnerken de bize uzansak tutacakmışız gibi hissettiren bulutların resitali eşlik etti.





Napoli'ye geri döndükten sonra hiç akıllanmayan biz yine farklı birşey denemek için metroyu kullanmak ve meşhur Toledo metro durağını görmek için arabamızı evin otoparkına park ederek dışarı çıktık.



Burası normal bir metro durağı. Kimse size turnikelerden geçerken bilet falan sormuyor. Açık zaten tüm turnikeler de.



Bunlar öyle bakımsızlıktan kenara atılmış vagonlar değil, yanlış anlamayın. Hala kullanılıyorlar ve içleri de böyle.


Burada dış görünüşe çok önem vermiyorlar özellikle toplu taşımada. Götürüyor mu götürüyor. E da ha ne? diye düşünüyorlar. Şehirde de zaten anarşist bir ruh baktığınız her yerde karşınıza çıkıyor. Bu anarşizm felsefe olarak yanlız babannelerimizin söylediği "anarşik mi olcan" lafındaki gibi değil. Sanki böyle kuralsız mutlu buranın insanı. Anlamak kolay değil. Roma'da bir italyan ile konuşurken Napoli'den ve insanından yakındığımda bana "Napoli İtalya değil, insanları da İtalyan değil" demişti. Zaten onlar da kendilerine İtalyan demiyorlar.  Metroları birbirine henüz entegre edememişler. Harita sistemleri de çok anlaşılır olmadığından son durakta inip diğer metroya binmek için epey bir yürüdük.




Üniversite durağına geldiğimizde ise karşımıza bambaşka bir metro hattı çıktı. Bu bizim bildiğimiz modern şehir metrosu. Duraklarını biraz cafcaflı yapmışlar.


Burası da meşhur Toledo metro durağı. Meşhur olmasının sebebi ise şu yukarıda görmüş olduğunuz deliğin zemine kadar sanki uzay boşluğu gibi ışıklarla aydınlatılması. Eğer yürüyen merdivenden yukarı çıkarken kafanızı kaldırırsanız böyle birşey ile karşılaşıyorsunuz.



Çok akıllıca bir delik ve birkaç yüz led ışıkla adınızdan söz ettirmek bu kadar kolay aslında. Metro durağının tepesinden de aşağıya doğru bakılabiliyor. Genel olarak çok başarısız bulduğumuz Napoli Belediyesi burada alkışı hakediyor.

Biraz daha sokaklarda dolaştıktan sonra eve taksi ile geri dönmeye karar verdik, çünkü yürüyecek mecalimiz kalmamıştı. Taksim-Levent arası kadar bir mesafe için taksiye 20 € ödedik. Bize çok geldi ama onların 20 lirası diye düşününce de normal.

Günün yürüyüş raporunda Caserta Sarayı'nın imzası var.





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BELÇİKA-FRANSA 2023 7. Gün Brüksel

İtalya 10. Gün Floransa-Pisa-Livorno

BELÇİKA-FRANSA 2023 3. Gün Lille - Kortrijk - Oudenaarde