İtalya 7. Gün Roma

Roma

Bugün yazıya Roma'da nasıl bedava konaklanıyor ondan bahsederek başlayacağım. Öncelikle uluslar arası projelerden çeşitli milletlerden arkadaşlar ediniyorsunuz. Sonra onlar hayatlarının bir döneminde mutlaka "şu İstanbul'u bi görsek" diyorlar. Biz geliyoz bi kahve içsek ya dediklerinde nerede kalacanız diye sorun. Eğer otel, motel, hostel gibi bir cevap alırsanız hemen o maço şark tavrını takının ve "biz dostlarımızı öyle sağda solda süründürmeyiz, bizde misafirin başımız üzerinde yeri vardır" deyin. 3-5 günlük tatilleri boyunca da yardımcı olun çocuklara. Bu sayede Roma'nın en yüksek turistik sezonunda şehrin göbeğinde otellerin geceliği 200-250 € olduğu bir zamanda çiçek gibi evde beleş kalabilirsiniz.


Biz sabah güne bu manzarayla başlamayı tercih ettik. Piazza Venezia'daki Altara Della Patria'nın merdivenlerini tırmanarak elde ettiğimiz bu görüntüye ulaşmak için tırmandığımız merdivenleri aşağıdaki fotoğraflardan görebilirsiniz.



Bu da merdivenler sonrası Eda :)


Her heykelin altında sizi heykelle ilgili bilgiye yönelten bir quarcode var.



Buradaki muhteşem mimariyi inceledikten sonra hemen arkasında bitişik vaziyette duran eski bir kilisenin içine girdik. Kilisenin ismi Santa Maria in Aracoeli.





Kilisede düğüne denk gelmemiz ise ayrı bir polemik konusu, zira bu yaz o kadar çok düğüne gittik ki cemiyetler sanki bizi takip ediyor gibi hissetmeye başladık. Yanımızda olsa takacaktık küçük altınımızı ama ne oyun havası var ne bitmek bilmeyen halay. Böyle düğün mü olur diyerek çektik fotoğraflarımızı çıktık mekandan.

Sonrasında bir değişik müze olan Le Domus Romane di Palazzo Valentini'den randevu almak için hemen meydanın diğer tarafına gittik. Bu müzeyi 15'er kişilik gruplar halinde geziyorsunuz ve ingilizce turun saatleri belli. Biz gittik kayıt olduk. bize 3'te gelin dediler. Biz de o süreci bir şeyler yiyerek değerlendirdik. 

Burada büfe gibi pizzacılar var her yerde. Bizdeki börekçilere benzetebiliriz aslında bunları. Raflarda sabahtan hazırlanmış pizzalar var, siz "oradan bi buçuk peynirli ver" diyorsunuz sonra genelde elde yiyorsunuz. Biz alışık olmadığımız için oturabileceğimiz bir büfe bulduk. Tabi çay yok yanında ve THY uçağına kadar da olmayacak :( 

Sizlerle Le Domus Romane di Palazzo Valentini müzesinin tek kare fotoğrafını paylaşamıyorum çünkü çektirmiyorlar. Bu nedenle aslında insanlar merak edip ilgi gösteriyorlar müzeye. Bir de o kadar uğraşmışlar ki hakları da var doğrusu. Burası antik roma döneminden kalma bir ev. Bazı bölümleri, mozaikleri, sütunları hala ayakta fakat ayakta olamayan bölümleri de projeksiyonla 3d modellemeler yansıtılarak sanki hala duruyormuş gibi gösteriyorlar. Böylece içeride gezerken sanki 2000 sene önceki bir evde dolaşıyor hissine kapılıyorsunuz. Kafanızda canlanması için aşağıdaki görselleri paylaşayım istedim. 



Turun sonunda Trajan's Column'un üzerindeki rölyeflerin hikayesini anlattıkları bir canlandırma izleyerek turu bitiriyorsunuz. Şu aşağıda solda yer alan sütun zamanında Roma'nın en yüksek yapısıymış. Benim teyzemlerinde pendikte 3 katlı bir binası vardı, zamanında oranın en yüksek yapısıydı ama çarpık kentleşmenin önüne geçilemiyor azizim. Burada da zamanında çarpık bir kentleşme olmuş. Ama yapılan binalar da hep dokulu ve estetik olduğundan çok yadırgamıyorsunuz. Hatta biz Roma'ya geldiğimizde mimari üsluba o kadar alışmıştık ki, güzelim evlerin yanından "yeşil ahşap panjurlu, duvarlarında kabartmalar, heykeller olan sıradan evler işte ne olacak" diye geçiyorduk. Yeşilköy'de uçaktan inip sultançiftliğinden arabayla geçince hatırlıyorsunuz aradaki farkı.  



Turumuz bitince her ne kadar ayakta durmaktan çok yorulmuş olsak da kapanmadan yetişebilmek için Colosseum'a doğru yola çıktık. Şehir içi ulaşımda genelde otobüs kullandık. Otobüsler çok fenaydı bu arada. Çok eski ve bakımsızlardı. Camları sallanıyordu hepsinin. 



Uzun yıllardır merak ettiğim ve görmeyi en çok arzuladığım yapılardan biriydi Colosseum. Buraya girmek için eğer RomaPass'iniz yoksa şu aşağıdaki sırayı beklemeniz gerekiyor. 


Burada da merdivenler bizi oldukça yıprattı. Buradakiler bir de uzun oldukları için tepeye çıkınca dili beş karış çıkarıyorsunuz dışarı. 


Colosseum'dan çıkınca Roma Forumunu gezmeye takatimiz kalmamıştı. Roma'da daha görülmesi gereken Trevi Çeşmesi, İspanyol Merdivenleri (bunu her söylediğimde Eda ben aşağıdan bakarım yanlız, bir ömürlük merdiven çıktım 6 günde diyordu :) ve Piazza Del Popolo vardı. Biz de Roma'nın en az üç günlük işi varmış diyerek buradan metroya atladık ve Barberini durağında indik. Yeraltından yürürken Borghese çıkışı tabelasını gören açgözlü ben "hadi buradan çıkalım" diyerekten yolu iki kat daha uzatmış oldum. Belki dışarıdan Borghese Gallery'yi de görürüz diye ummuştum ama durak taa parkın yukarısından çıkıyormuş. Ama bu tarz seyahatlerde her farklı hamle sizi ayrı bir maceraya sürüklüyor. Buradan bindiğimiz otobüs bizi Roma'nın en güzel mahallelerinin birinden geçirdi. 


İyice acıkan karnımızı doyurmak için açtık Tripadvisor'ımızı. Hemen yanıbaşımızdaki pizzacının çok acayip olduğunu söyleyen uygulama sayesinde 19:30 vardiyasına 5 kala masamıza oturduk. Sağolsun dükkan sahibi bu 5 dakika için sıkıntı yaratmadı ve siparişlerimizi aldı. 


Şu küçük rokaları galiba her restoran kendisi yetiştiriyor olmalı çünkü ısırdığınızda çıtırdama sesi geliyor. 

Yemeğimizi yedikten sonra Roma akşamlarının en hareketli sokaklarından via del Corso'da yürüyüş yaptık. 
Piazza del Popolo'da gençleri, sokak müzisyenlerini, çeşitli hokkabazlıkları, sokak ressamlarını görünce akşam 8'den sonra insanların ne yaptığını daha iyi anladık. Biz herkes evine girip Muhteşem Yüzyıl falan izliyor sanıyorduk meğer onlar ortamlardaymışlar.








Burada bir gencin küçük Metallica konserini dinledikten sonra ispanyol merdivenlerine geçtik. 






Bandajlardan anlayacağınız üzere insan gibi yürümedik. Buralarda vücudumuza yaptıklarımızın ceremesini son iki gün çok fena çekeceğiz ama daha farkında değiliz tabi. Genç zannediyoruz ya kendimizi hala...

Rotamızın bir sonraki durağı Aşıklar Çeşmesi olarak da bilinen Trevi çeşmesiydi. Fakat bizden önceki milyonlarca turist çeşmenin havuzuna ne kadar cent attıysa artık italyanlar ekonomik kriz falan dinlemeden restorasyona almışlar. O yüzden aşağıdaki hayal kırıklığı fotoğrafı ile yetindik. 


Eve dönerken merdivenlerde rastladığım bir anektodu aktarmak isterim. Şimdi bir düşünün Türkiye'de biri, evine tadilat yaptırmak istese, evin apartman girişinde bir kamyonun damperinden boşalıp yolun kenarını kapatan bir kum yığını görürsünüz değil mi? İşte buradaki mevzuat farkı mı medeniyet farkı mı artık ne derseniz deyin aşağıdaki fotoğrafta kum ve çimentonun nasıl taşındığını görüyorsunuz. İki gün kaldığımız evin alt katında tadilat vardı ve biz ne sabah erken saatte ne de gece geç saatte herhangi bir ses duymadık. Bu satırları size bir önceki evinden sabahın 7'sinde bitişinin balyozla yıkılmaya başlanması üzerine taşınan biri olarak yazıyorum. 


Günün sonunda yine yürüyüş raporu var. Bunun en az 10000'i merdiven :) En alttaki harita'da araba ile ulaşım yok, en fazla otobüs ve metro var. 




Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

BELÇİKA-FRANSA 2023 7. Gün Brüksel

İtalya 10. Gün Floransa-Pisa-Livorno

BELÇİKA-FRANSA 2023 3. Gün Lille - Kortrijk - Oudenaarde